Takıntılarından Kurtul Anne

Yaşamayan bilemez; eğer takıntılarınız varsa ve bu takıntılar size hükmediyorsa, tıpkı vesvese veren şeytan gibi sürekli kulaklarınızda “düzen, düzen, düzen” diye bağırır takıntınız. En ufak bir toz, en ufak bir kurumuş su damlası, kitap gibi dümdüz durmayan bir örtü kenarı; her şey sizin ruhunuzu sıkıntıya sokmaya yeter.

Obsesif kompulsif bozukluk adı verilen bu rahatsızlık, kesinlik kazanmamakla birlikte yaşanılan travmalar, çevresel veya genetik faktörler, mükemmeliyetçilik, titizlik ve kontrolcülük gibi çeşitli nedenlerden dolayı ortaya çıkarmış. Kişi, durumunun farkında olsa bile kendini engelleyemezmiş. Hastalığa örnek verecek olursak mesela; dışarıdan gelince ellerini defalarca yıkayan ve sirkeyle dezenfekte eden birini düşünelim. Bu kişinin, dışarıdaki bakterileri ellerinde taşıdığını düşünmesi saplantı yani obsesyon, bakterilerden kurtulmak için ellerini defalarca yıkayıp sirkeyle dezenfekte etmesi de zorlantı yani kompulsiyon demekmiş.

Benim takıntılarıma gelirsek…. Bende resmen bir “takıntı koleksiyonu” oluştu… Çalışırken bu kadar takıntılı değildim, sanırım evde daha çok vakit geçirdikçe takıntılarım da çoğaldı. Önceleri düzenli ve temiz olmak benim tercihimdi. Sonrasında da iş çığırından çıktı, artık iyiden iyiye bakteriler, mikroplar, düzen, görüntüde bozukluk olmaması gibi bir sürü şeye takar oldum.

Sizce takıntılarınızın hükmettiği kurallarla yaşamak, sürekli bakterilere karşı savaş açmak, çocuklu bir ev olarak bu evi her an düzenli tutmak ne kadar mümkün? İnanın, bu rahatsızlığı yaşayan herkes için mümkün… O halde bir kez daha düşünün; bu mümkünatı sağlamak için kişi ne kadar kendini zihnen ve bedenen yoruyor, ne kadar efor harcıyor, kendini ve evde çoluk çocuk eş misafir gelen gideni rahat ettirtebiliyor; işte asıl sorun burada başlıyor…

temizlik-hastaligi

Uzun zamandır bu rahatsızlığımla başa çıkmaya çalışıyorum. Tek bir çocuğum varken ne kadar zorlansam da yine de obsesif kompulsifle başa çıkamadığım için kendimle bu konuda mücadele vermiyordum. Fakat ikinci bebeğime hamile olmamla birlikte, bu rahatsızlık artık tercihim olmamalıydı. Ne yapıp edip, bir şekilde bu takıntılardan kurtulmam gerekiyordu.

Saplantı – zorlantı bozukluğu kendiliğinden gerilemediği için tedavi gerektirdiği söyleniyor. Bu yüzden eşime bir psikolog ile görüşmem gerektiğini söyledim. Sonra da doğru mu karar verdim yanlış mı bilmiyorum ama; kendimin farkında olduğum için ve doktorun her söylediğine hak vereceğimi düşündüğüm için çok da faydasını göremem diye psikologa gitme konusunda geri çekildim. Aslında, işin uzmanı birinden yardım alsam işim daha da kolay olabilirdi belki de. Terapiler benim için iyi gelebilirdi.

Obsesif Kompulsif Takıntı Hastalığı Tedavisi

Durum böyle olunca, tedaviyi kendi kendime yapmaya karar verdim. Öncelikle, daha önce katıldığım zihin çalışmalarındaki gibi kendimi imgeleyerek, neden böyle davrandığımı sordum kendime. Yanıt alabilmem uzun sürdü fakat sonrasında kendime cevap verebildim; “hayatımdaki herkes, her şey, her olay ve kendim net olmalıydım. Her şeyimi kontrol edebilmeliydim. Ayrıca her şeyim düzenli, sistematik ve yolunda olmalıydı. Çok yara aldığımı düşündüğüm için, artık acı çekmemek adına içimde bir güvenlik açığım da olmamalıydı. Ayrıca tüm deterjanlar, çamaşır suları, sirkeler, 90 derecede yıkanıp ütülenmiş kurulama bezleri ve el bezleri, beni ve evimi paylaşan kişileri mikroplardan, bakterilerden, virüslerden, tozlardan, yerde bulunan kıllardan saçlardan kırıntılardan koruyacak güvenlik elemanlarıydılar aslında. Bu takıntılarım aslında, bilinçaltımın ayna gibi yansımasıydı. Bu yansımayı da hijyen ve düzen takıntılarımla ortaya çıkarmıştım. İlk sonuç başarılıydı; kendini dinlemeyi öğrenmek methoduyla rahatsızlığımın sebebini buldum.

Şimdi de diğer bir aşamaya gelmiştim. Aslında insanların en çok zorlandığı, beyinlerini egolarından sıyırıp kendilerini ikna etmeyi başarabilmeleri gereken kısım: duygusal zekaya inebilmek (eq). Sevgili Nusret Kaya bu konuyla ilgili der ki: “Duygularımızla başa çıkabilseydik, kimse depresyona girmez, hayatını perişan etmez, kimse nevroz olmaz, kimse psikoz olmazdı. Biz doktorların da işi çok kolay olurdu. İki kere üst beyinsel nutuk atardık, herkes iyileşirdi.” Dolayısıyla, önemli olan beynini ikna edebilmek 🙂 Baktım böyle olmayacak, insulamı aldım karşıma, bu takıntılarıma sebep olan tüm olayların, aslında beynimin ürettiği ve kabul ettiği sonuçlar olduğunu, bunların doğru olmadığını, gerçeğin sandığım gibi olmadığını ve bu takıntılardan kurtulduğum zaman daha çok mutlu olacağımı, ev ahalinin de daha rahat edeceğini kendime ikna ettirmeye çalıştım. Başta zorlandım, yapamadım, bağımlılığını bırakan kolik gibiydim fakat zamanla kendime kabul ettirdim.

Elbette gene temizim şimdi, elbette tozumu alıyorum, evimi süpürüyorum ama şimdi lavabolardaki su lekeleri ve damlalarına karşı savaş açmıyorum, tencerelerin parlamasına gerek yok çünkü onların görevi yemekleri pişirmek. Evin çok da hijyenik olmasına gerek yok. Sonuçta kendi sağlığımız, bağışıklık sistemimiz ve alerjilere karşı biraz da bakterilere ihtiyacımız var. Az bir bakteri öldürmez ya da hasta etmez, aksine beni ve çocuklarımı güçlendirir. Bir miktar suyla da tüm sebze ve meyveler de yeterince bakterilerden arınabilir neticede.

Arada bir kendimle savaştığım hala oluyor ama, bu kadarını başarmak bile ki benim için imkansızdı. O yüzden benim gibi takıntı annelerimize naçizane tavsiyem; kendinizi dinleyin ya da bir psikologdan yardım alın. Çünkü takıntılarınızdan kurtulduğunuzda sandığınızdan daha mutlu ve huzurlu olacağınız garanti. Sizinle yaşayan ya da hayatınıza eşlik eden insanları da tedirgin etmeyin, bırakın odanız da eviniz de dağınık kalsın. Hayat böyle daha da güzel.

temizlik

Düzen ruhumuzda kurulmalı, evimizde odamızda değil. Bakteriler beynimizdeki düşüncelerden ya da edindiğimiz tecrübelerden arındırılmalı, kapı kollarından ya da yerlerden bu derece değil. Tabii ki temiz ol, ol ama kendini ve çevreni yıpratacak kadar değil, kararı kadar.

Tüm Sevgimle,

birannetavsiyesi@gmail.com

 

Yoruma kapalı.

MENÜ