İnsanın sihirli bir değneği varsa, o da dilidir ??♀️ Bizler hata yapabilen varlıklarız. Aynı zamanda neyi, niçin yaptığımızı anlamlandıramayacak kadar da karmaşık bir bilinç dışına (bilinçaltı) sahibiz. Bunun birden fazla sebebi var aslında. Bunlardan bir tanesi bize bebekken bakım veren kişiden ayna nöronlar vasıtasıyla aldığımız duyguları ve travmaları iken, bir diğeri de insanın duygusal bir varlık olması. Beynin %72’si duyguyla, %28’i mantıkla hareket eder. Aslında bizlerin ehlileştirmesi gereken şey de, yönetmeyi becerebilmemiz gereken şey de yine duygularımızdır. Duygu ve mantık arasında bu kadar büyük bir orantısızlık varken ve duygu mantığa ağır basarken, kişi iradesine ve mantığına söz geçirmeyi öğrenemediyse, dilediğimiz kadar nutuk çekelim; hiçbir işe yaramaz. Burada haklı ve haksız, tasvip etmek ya da etmemek gibi kavramları konuşmuyoruz fakat. Burada, insanı ve dilin önemini konuşuyoruz. Empati kurabilmeyi konuşuyoruz. Doğru iletişim kurmaktan söz ediyoruz. Dilediğiniz kadar haklı olun; uygun ortamda ve doğru bir dille konuşmuyorsanız hem hatalısınızdır, hem de kişiye fayda…
İçindeki Sen Kim?
“Şule Hanım, ikiziniz kapalı olduğu için sizde de az da olsa iman bilgisi vardır belki diye soruyorum: Neden bu kadar dünya işleriyle uğraşınız?” gibi bir mesaj aldım geçenlerde bir kadından. Bu mesajın altında yatan iki büyük etken var. Birincisi, yargı. İkincisi de kibir. Kibir ve yargıya bağlıyorum çünkü aslında bilinçaltında şu düşünce var. “Senin imanını yargılıyorum ve kınıyorum çünkü biliyorum ki sen yanlış yoldasın ve benim imanım senin imanından eksiksiz, tam. Bu sebeple de yargılamayı kendimde hak bulup seni doğru yola gelmen için, imanın için, kendi hayrın için de bu dünya işlerini bırakmaya davet ediyorum.” Peki, gerçek nedir? Şule Alkış’ın, Ayşe’nin, Fatma’nın, Hasan’ın, Faruk’un, Mithat’ın imanı eksik midir yoksa tam mıdır? Başkalarının imanı üzerine odaklanacak ve kendimizi “aşmış” sayacak kadar ne zaman yükseldik? Ne zaman hamdan pişmişe, pişmişten yanmışa, yanmıştan da olmuşa döndük de içinde yargı ve kibir barındıran bir bilgelikle başkalarını kınadık? En başından beri açıklamaya çalıştığım konu şu…