“İnsanı yoğunluk değil, strestir hasta eden” gibi bir yazı okumuştum bir kitapta. Şimdi cümlenin ne tam hali ne de kitabın adı aklımda fakat beynime iyice yer eden ve bir nevi aydınlanmamı sağlayan bir cümleydi kendileri. Evet, gerçekten de doğruydu. Bizleri mutsuz eden, hasta eden şey koşuşturmalar değil, o koşuşturmalara karşı savunma oluşturan stresimizdi. Spor yapıp yorulduğumuzda bile neden kendimizi zinde hissedebiliyorduk? Bu gibi aktiviteleri yaparken bırakın stresli olmayı, aksine stres atabiliyoruz. Sonuçta ister göbek at, ister pilates yap; hiçbir zaman kendini mutsuz bulamazsın. Çünkü aktivite yaparken stres altında olmuyoruz… Şimdi, bu stresi koşu ve dans pistlerinden alıp, evinize getiriyorum. Tam da şuracıkta, başınızın üzerinde yeri var bu minnoş misafirin. Öyle bir misafir ki, zaten çocuklar, ev işleri, gidilecek yerler, gelecek misafirler, ütüler, yemekler, bulaşıklar, çocukların okulları, oydu buydu şuydu derken bir dünya işiniz var; bir de stres biniyor ki aman aman, sayesinde hem zihinsel yoruluyorsunuz, hem fiziksel. Nasıl bir kem’se kendileri, her…