“Başımın belası köpek! Bir de seninle mi uğraşacağım! İtliğin üzerinde, geberteceğim şimdi seni!” Hastanedeyiz. Bir kadın (oğlu olduğunu sanıyorum) çocuğun elinden tutmuş; bir yandan insanlar içinde hakaret ederken bir yandan da çocuğun kafasına vuruyor. Müdahale edememek zaten acıtırken, kadınla göz göze geldiğimizde gözlerinde gördüğüm nefret karşısında beynimin bana emrettiği “Bulaşma Şule, çevir kafanı” komutuna karşı geldim ve biraz daha sakinleştiğinde bir bahane ile gittim yanına. Konu konuyu açınca “Herkes yaşadığını bilir. Diğer insanlar gibi seni yargılayarak yanına gelmiyorum. Muhakkak ki içinde birikmiş bir çaresizlik var, belki de çözüm bulamadığın sorunlar silsilesi içindesin. Ki zaten hastanedeyiz, sağlık sorunun da var belli ki. Dolayısıyla tahammülün düşmüş.” -Ben şeker hastasıyım. Çocuğum çok yaramaz ve psikolog artık ona ilaç vermek istedi daha sakin davranması için. “Bunun” yüzünden ikinci çocuğu doğurmadım. Sabır falan bırakmadı. “Bununla” nereye gitsem “Allah yardımcın olsun, bu nasıl çocuk böyle!” diyorlar. Herkes ne kadar yaramaz olduğunu da biliyor. Aslında boğa burcuyum.…
Çocuklarda Konuşma ve Dil Gelişimi
Çok da severek takip ettiğim pedagog Adem Güneş, çocuklar için en zor şeylerden birinin de konuşmak olduğunu söyler. Bunu yapabilmek için çocuğun bol bol taklit etmeyi seçtiğini söyler. Her çocuk da farklı olduğu için, konuşmayı erken ya da geç sökmek bildiğim ve araştırdığım kadarıyla çocuğun kendisine özel bir durumdur. Yani çocukların farklı farklı gelişim göstermesi, konuşmayı sökebilme konusunda da geçerlidir. Bunun da farkında olarak, fakat kendi adıma da neler yapabilirim, çocuğumun konuşmasını nasıl ilerletebilirim, ona nasıl destek olabilirim diye hamileliğimin ilk günlerinden beridir bu konuyu da detaylıca araştırmıştım. Hamile olduğumu öğrendiğimden bu yana Güneş’le her zaman iletişim halindeydim. Ona karnımdayken ninni söylemeye, onunla konuşmaya, müzik dinletmeye başlamıştım. Doğduğunda da, yenidoğan bir bebekken bile sürekli onunla konuşuyordum. Henüz anlamayacağını elbette biliyordum ama iletişimimizin sürekli olması adına ne yapacak olsam ona daha yenidoğanken anlatmaya başlamıştım. Mesela “tatlım ben şimdi lavaboya gidiyorum”,”masanın üstünü sileceğim şimdi” gibi. Konuşma yoluyla olan iletişimimizin yanı sıra tensel iletişimimizi de yenidoğan döneminden itibaren…
Çocuğa Karşı Kararlı Olmak mı Yoksa Otoriter Olmak mı?
Robert J. Mackenzie’nin yazdığı Çocuğunuza Sınır Koyma kitabı, bilhassa 2 yaş dönemi sendromumuz olmak üzere, genel olarak çocuğumla iletişimimin temelini oluşturduğunu söyleyebilirim. Çocukla kurallar üzerinde konuşurken ya da kendimi ifade ederken hangi yolu izleyeceğimi, ses tonunun önemini, hangi durumlarda ne gibi seçeneklerle yaklaşacağımı, koyulan bir kurala uyulmaması veya söz dinlememesi durumunda nasıl davranmam gerektiğine dair yaklaşımları bu kitap sayesinde pekiştirdim. Buna ek olarak da göz göze hizayla konuşmayı, mutlaka çocuğuma dokunmayı ve sevgimi dile getirmeyi de “kararlı” bir şekilde ekleyince, aramızdaki iletişim daha sağlıklı ve sancılı zamanlarımız da çok çok az oldu. Fakat nedir bu kararlı olmak? Bazı annelerimiz kararlı davranıyorum dediğimde, kastettiğim şeyin otoriterlik olduğunu sanıyorlar. “Ben de çocuğuma kararlı davranıyorum, burada yatacaksın ve kalkmayacaksın diyorum ama çocuk ağlamaya devam ediyor ve bir türlü sakinleşmiyor” gibi yorumlar geliyor. Kararlı olmak demek, ‘çocuğa bir konu hakkında “hayır” dediyseniz ya da bir konu hakkında belli bir yol izlediyseniz, ne olursa olsun ne bu izlediğiniz…
Çocuğa Büyüdüğünü Hissettirmek
Çocuğumla ilişkimde sürekli olarak 4 şeyin üzerinde duruyorum; koşulsuz sevgi, iletişim, dokunma ve saygı. “Ne olursa olsun hep seni seveceğimi ve yanında olacağımı bil, bana güven” mesajını gerek günlük hayatımda yaşadıklarımızdan, gerekse de iletişim yolu ile Güneş’e sürekli yansıtırım. Koşulsuz sevip de şımartmanın önüne geçmek içinse, bir konuda “hayır”ım varsa, ona net ve kararlı bir tavırla da iletirim. Bunu da saygıyla, yumuşak ve kararlı bir ses tonuyla ve göz göze hizayla ona iletirim. Hissetiğim her şeyi ona söyleyip ve onun da ne hissettiğini anladığımı, kendisine hak verdiğimi de dile getirerek elbette. Böylece güven, sevgi, iletişim ve çocuğa saygının eksik olmadığı çerçevede zamanla onun da sağlıklı bir ruh haliyle büyüdüğünü görmek de beni motive eder. Konuşabilen tek varlık insan olduğuna göre ve doğuştan sevgi ve kabul görme duygularını içimizde barındırdığımıza göre, bireyin doğduğundan beri bu dörtlü duygu ile beslenmesi, bebekken bile kişinin hakkı, bu hakkı kendisine verilmediğinde de dolayısıyla kişiye haksızlıktır bana göre.…