Yalnızca yorgun, uykusuz ve makyajsızım aslında. Hasta falan değilim. Beni güzel bulmanız için fondötene bulanmaya gerek duymuyorum. Çünkü ben güzel olduğumu zaten biliyorum; ukalalık taslıyorsun demeden önce okuyun 🙂 Onaylanmaya, beğenilmeye, kadınlar tarafından “keşke ben de” denilmeye, erkekler tarafından “ne seksi bir hatun” diye düşünülmeye ihtiyaç duymuyorum. Çünkü ben tüm kusurlarımla kendimi seviyorum ve kabul ediyorum. Sivilcem olduğunda ben de üzülüyorum, göz altı morluklarımı ben de dert ediyorum, kimi zaman “şişkosun işte kızım” diyorum, göbeğime sinir oluyorum, 2 çocuğu toplam 4 yıldır emzirdiğim için artık göğüslerimden ben de şikayet ediyorum, eski bakımlı günlerimi de özlüyorum; yani her hatun gibi her şeye rağmen ben de güzel görünmeyi elbette istiyorum. Bu, tamamen ruh halime göre değişiyor. Ama bu dertlenme çok da uzun sürmüyor. Çünkü bakış açım artık makyaj değil, güzel görünmek de değil. Bunlar artık benim dert bile görmediğim şeyler. İnsan olgunlaştıkça daha farklı şeyler düşünüyor. Bana nasıl göründüğümle ilgilenen değil, benim…
Anne Topuzu
Bana özel değil, biliyorum. Anne oldu mu, kadın olduğumuzu ilk zamanlar unutuveriyoruz. Unutmasak da yoğunluktan, vakitsizlikten, içine yeni atıldığımız hayat şeklinden ve sosyal hayatın kısıtlanmasından dolayı birçok anne de benim gibi bir topuz konduruveriyor aylardır saçlarına. Tokamız, vücudumuzun bir uzvu gibi kalıveriyor öyle en tepede. Ne bir fön görüyor o canım saçlar, ne de bir boya. Hele bir de doğumdan sonra bir dökülme evresi sarıyor ki hiç sormayın. Benim değinmek istediğim konu ise dert yanmak değil. Saçım aylarca tepeden bir topuzla durabilir. Çünkü bildiğim bir şey var ki, bu durum geçici. Bebeklerim büyüdüğü zaman ben de yine saçlarımı savura savura gezebilirim. Dilediğim gibi kestirir ya da fön çektirir, üzerine bir de röfle yaptırabilirim 🙂 Evet, bunları bir tokayla şu an ertelemiş olabilirim. Peki ya çocuklarımın büyüdüğünü görmek? İşte kendimi rahatlattığım, biraz da avuttuğum konu tam da burada. Saçımı süpürge etmeden ama onlar için topuz yaparak gezdiğim bu dönemde, röfle saatimi daha çok onlarla…
Ünlülerin Kuaföründen Sana Özel
Bir kadın için belli bazı günler vardır; çok çok özel. Bunların başında elbette düğünün gelir. Gelinliğin, makyajın, saçlarınla o kadar güzel olmak istersin ki, düğünümde hem güzel hem de özel olmayı arzulamış ve bunu çok içten yaşayan biri olarak senin için de bunun ne kadar önemli olabileceğini çok iyi tahmin edebiliyorum. Mesleğimiz gereği tanıdığım ve kendisine normal hayatında da, işinde de hayran olduğum bir isim var, benim can arkadaşım; Sezgin Mılık. Bu özel günümde onun sayesinde o kadar güzel bir gelin olmuştum ki, şimdi hakikaten mütevazi olamayacağım gençler, Sezgınım benden harikalar yaratttı gelinliğimde 🙂 Saçım ve makyajımla olmak istediğim marjinal gelini yakalamıştık 🙂 Buradan videoya ulaşabilirsiniz. Saç ve makyaj, yetenek ve sanat işidir bana göre. Sezgin de dizi, film ve reklam çekimleri, klipler, TV programları, konserler, katalog çekimleri gibi birçok alanda ünlülerin ve setlerin aranılan saç tasarımcısı ve makyözü olarak beni kırmadı ve biz hatunlar için ricada bulunduğum “tanıdık indiriminden”…
Çalışan Anne Olmak
15 – 16 yaşlarımdayken hep düşünürdüm; “insan neden anne baba olmak ister? Ben de bir gün evlenirsem çocuklarım olsun isterim. Ama niçin bunu isterim?” der ve kendime bir cevap bulamazdım. Anne baba olmak isteyip de olamayanları düşünür, niçin bu kadar üzüldüklerini anlamaya çalışırdım. Olay neydi, neden böyle bir içgüdümüz vardı? Olay bir bebek sevmekse eğer, zaten yeni doğan bebekler vardı çevremizde; yeğenler vardı, kardeşler vardı, komşunun bebeği vardı gibi gibi. İlla doğurmak mı gerekirdi? Amacın sevgini bir bebeğe aktarmaksa zaten bunu diğer bebeklere de yapabilirdin. Neden yaradılış gereği kendinden bir parça sunmak olsundu dünyaya? Yoksa sevgi, aslında Yaradan’ın bir oyunu muydu? Sonuç itibariyle ve 15 – 16 yaşındaki bir kıza göre bebek demek sorumluluk demekti. Onu iyi yetiştirmek için kendinden gerekirse fedakarlık yapmak, uykundan zaman ayırmak, çalışma hayatından feragat etmek, sosyal hayatından ödün vermek, bakımlı olmaktan kimi zaman hatta vazgeçmek demekti. Aslına bakarsanız bebeğinin olması demek, realitede kendine yük ve…
Ballı Yoğurt Maskesi
Kendimi bildim bileli doğal ürünleri tüketmeyi de kullanmayı mümkün olduğunca tercih ederim. Konu cilt bakımı olunca, artık cilt bakım maskelerimi de bir kenara bıraktığımı söyleyebilirim. Ciltte kullandığım iki çeşit maske var artık. Bunlardan biri ballı yoğurt maskesi. Yapımı da, uygulaması da oldukça kullanışlı. Cilde ışıltı verdiği gibi, yoğurt içindeki laktik asit ve anti bakteriyeller sayesinde kuruluk, gözenek tıkanıklıkları ve tahrişlerle de başaçıkabilirsiniz. Gün aşırı olarak uyguladığım bu maskede gerekli olan iki şey var sadece; bunlardan biri yoğurt, diğeri ise bal. Yazının başında da bahsettiğim gibi, doğallıktan yana olduğum için, yoğurdun da balın da doğal olanını tercih ediyorum. Eğer doğal yoğurt bulamasam da, Danone’nin Activia sade yoğurdunu kullanıyorum. Maske için kullanacağınız bal da hakiki bal olmalı tabi. Ulaşılabilirliği kolay olduğu için, yüz maskemin tarifini yaparken Activia sade yoğurt üzerinden anlatacağım ki ölçüleri daha net olsun; 1 kutu activia sade yoğurdun içine 3 tatlı kaşığı dolusu bal. Uygulamasına gelince; İlk önce yüzümü…
Hamilelikte Mide Bulantısını Önleyen Bileklik PsiBands
Hamileliğimde çok şükür ki ben mide bulantısı çekmedim. Aslında bu şanslı bir durum benim için çünkü gebeliğin ilk 3 ayında bilhassa, mide bulantısına çok sık rastlanır. Böyle bir problemim olmadığı için de hiç araştırmasına girmemiştim esasen. Geçen hafta, çokk sevdiğim bir arkadaşımın hamileliği ile “ikinci kez anne oluyorummm” diye havalarda uçtum 🙂 Bu güzel haberle birlikte, sevgili arkadaşımdan da yeni bir şey öğrenmiş oldum: Mide bulantısını önleyen bir bileklik; PsiBands. Aslında bu bileklik sadece hamileler için değil; seyahatte mide bulantısı çekenlere, ameliyat sonrası mide bulantısı yaşayanlar için de etkili bir bileklik. Kullanım Şekli: Bileğinizin iç tarafını kendinize doğru çevirin. Bileğin başladığı yerden 2,5 parmak mesafesindeki noktaya dokunun. Bu nokta, Nei-kuan aku basınç noktasıdır. Bilekliğin düğmesi iç tarafta, kadran dış tarafta olacak şekilde her iki bileğinize bilekliği takın. İki bantı da mutlaka aynı anda kullanın. Psibands bilekliği kendi el bileği kalınlığınıza göre, saat takar gibi ayarlayın. Ne fazla sıkı olmalı ne…
Çocuklarda Yemiycem Tribi!
Daha Güneş doğmadan “yıllık büyütme planı” mı hazırlamıştım ben oysaki! Organik gıdalar tüketecek, asla mama yemeyecek, anne sütünü 2 yaşa kadar alacak, ilk 3 yıl boyunca çikolatanın tadını bile bilmeyecek gibi. Peki bizim kız, anasının kuralcı yaklaşımlarına uydu mu dersiniz? Hayır tabiki! Anne sütü dışındaki her şey yalan oldu.. Neler denedim, neler yaptım ama yemedi mi yemiyor işte.. Bir bakıma çocuğa da kızamıyorum aslında. Çünkü bizim yememe problemimizin başını “kaşıktan tiksinme” olayı çekiyor. İlk 7 ay boyunca kilosu normalin üzerinde giden, kolları bacakları tekerlek gibi yumak yumak olmuş kıvırcık kafa bebeye meyve, sebze dışında artık kıymalı yiyecekler bile verebiliyordum. O zamanlar bırakın yemeği reddetmeyi, daha ağzındaki yemek bitmeden, kaşığı tabaktan almaya fırsat vermeden ikinci lokmayı bile istiyordu. Survivor’da aç kalmış yarışmacı gibi tabağa saldırıyordu. Ben tabi bi seviniyordum, bi seviniyordum ki aman Allah’ım!! Bu çocuk tosun mu tosun bi şiii, lokmaları yarıştırıyorum ağzında 🙂 İlk hastalık dönemimiz 7. ay bizim.…
Üstüme Gelme, Çok Hamileyim!
Hayatımın en bomba dönemlerinin başını benim hamilelik dönemim çekiyor. Ayol ne gezdim, ne güldüm, ne sinirden köpürdüm anlatamam sana! Kafayı -ki Güneş’ten önce herkese, her şeye taktığımı sanan ben, çattt diye öyle bir taktımki bir olaylar zincirine; anacığım ne illet ne illet! Yarebbim dedim yaa, noooluyoruz! Neden öfkemi kontrol edemiyorum!! Gidip parçalasam mı şu beyinsizin beynini patlatsam mı! Sakin olmam lazım, bebeğim karnımda her şeyi hissediyor. Sadece sağlıklı yiyecek ve bol su, bol hareket, bol oksijen yetmez; benim psikolojimin de iyi olması gerek! İyi duygular, iyi hisler de göndermem gerek! Sadece bebek arada kalsa o da bi şey, koca da sakinleştiremiyor bu gebeyi! Diren Hamile, diren hamile; yok ıhhh olmadı mı olmadı arkadaş. Öfke kontrolü çoktan raydan çıktı. Ya dövecem ben bunu, ya telefonu açıp ana avrat küfredecem ya da ya da ya da başka seçenek gelmiyor aklıma..Kendimi düşünmüyordum inan. Bebeğimi ve eşimi; ailemi düşünüyordum. Şeytanın da karakterini gösteresi tuttu…