Kız çocuklarını süslü giydirmek; Güneş’i dünyaya getirmemle birlikte benim için hobi oldu. Ona güzel ve uyumlu kombinler hazırlamak, her kıyafetine göre tokalar / bandanalar takmak, cicili bicili ayakkabılar seçmek, hatta anne kız takım kıyafetler giymek benim için inanılmaz bir zevk ve artık hayatıma dahil olmuş bir felsefe oldu 🙂 Çocuk gene çocuk olacak, asla karakterini, fıtratını, tavırlarını bozmayacak, kıyafetleri içinde rahat hareket edebilecek, hele hele de küçücük çocuklara giydirilen topuklu ayakkabı gibi sakıncalı ve saçma aksesuarlar da kombinlerimize dahil olmayacak ve bu sınırlar içerisinde de olabildiğince de şık ve sevimli olacak bize göre. Fakat, öyle bir konu var ki aslında hiç de hoşnut değilim… Kız çocuklarına oje sürmek.. Kendimi bildim bileli hiç hoşlanmadığım bir görüntüdür küçücük çocuklarda oje. Ki, düşüncem bu yönde olmasına rağmen şimdi gelip bizi bir görseniz, Güneş’in tırnakları rengarenk ojelidir.. Hiç hoşlanmamama rağmen bu duruma yasak koymuyorum.Çocuğa Oje Sürülmesine Neden Engel Olmuyorum?”Herhangi bir hareket ya da düşünceyi, çocuğa yaptırmak ya da vazgeçtirmek”…
Çocuğa Karşı Kararlı Olmak mı Yoksa Otoriter Olmak mı?
Robert J. Mackenzie’nin yazdığı Çocuğunuza Sınır Koyma kitabı, bilhassa 2 yaş dönemi sendromumuz olmak üzere, genel olarak çocuğumla iletişimimin temelini oluşturduğunu söyleyebilirim. Çocukla kurallar üzerinde konuşurken ya da kendimi ifade ederken hangi yolu izleyeceğimi, ses tonunun önemini, hangi durumlarda ne gibi seçeneklerle yaklaşacağımı, koyulan bir kurala uyulmaması veya söz dinlememesi durumunda nasıl davranmam gerektiğine dair yaklaşımları bu kitap sayesinde pekiştirdim. Buna ek olarak da göz göze hizayla konuşmayı, mutlaka çocuğuma dokunmayı ve sevgimi dile getirmeyi de “kararlı” bir şekilde ekleyince, aramızdaki iletişim daha sağlıklı ve sancılı zamanlarımız da çok çok az oldu. Fakat nedir bu kararlı olmak? Bazı annelerimiz kararlı davranıyorum dediğimde, kastettiğim şeyin otoriterlik olduğunu sanıyorlar. “Ben de çocuğuma kararlı davranıyorum, burada yatacaksın ve kalkmayacaksın diyorum ama çocuk ağlamaya devam ediyor ve bir türlü sakinleşmiyor” gibi yorumlar geliyor. Kararlı olmak demek, ‘çocuğa bir konu hakkında “hayır” dediyseniz ya da bir konu hakkında belli bir yol izlediyseniz, ne olursa olsun ne bu izlediğiniz…
Mutlu Kadın Olabilmek
Sana, kendini çirkin ördek yavrusu gibi hisseden bir çocuk olarak sesleniyorum. Sana, zor bir ergenlik dönemi geçirmiş bir genç kız olarak sesleniyorum. Sana, insanlar beni sevsin diye bol fedakarlık yapmış bir yetişkin olarak sesleniyorum. Ve şimdi de sana, kendini özgürleştirmiş bir kadın olarak sesleniyorum; Mutluluk sandığın gibi uzak değil, hayat tahmin ettiğin gibi zor değil, yaşam bol entrikaların döndüğü bir alan değil. Hayat seninle başlar ve ancak kendini sevmeyi öğrendiğinde huzurlaşırsın… Ne çok yüküm varmış aslında benim: Kabul görme, sevilme, kendini ifade edememe, yanlış da yapsalar insanları kıramama, kişisel alanıma müdahale ettirme, fazlasıyla fedakar olma. Daha nicelerini sayabilirim beni her yanımdan çekiştiren bu duygu kirliliklerinden. Sürekli bir stres biriktirmiş bu izler bedenimde. Bazen ağlayarak atmaya çalışmışım, bazen ölümü düşleyecek kadar ileri gitmişim. İman gücüne inanmasam, belki de bugün burada bile olmayacak kadar da ciddi yaşamışım bu duyguları. Kurtulamamışım bir türlü hayatın kederinden… Bol gülümsemelerle de gizlemeye çalışmışım bir yandan hüzünlerimi.…
AVM ve Toplu Taşımada Asansör Kullanımı
Çemkiren bir hatun olmak istemiyorum ama zorla beni çileden çıkarıyorlar arkadaşım, napiyim… Yani tamam diyorum içimden, büyütme diyorum ama üzerine bir de hamile olunca tabi, sanırım daha da artıyor bu sinirlilik hali.. Beni ne mi delirtti bu kadar? İnsanlar!!! Hiçbiri de tanımadığım insanlar!! Toplu taşıma kullanan ve iki bacağı da sağlam olmasına rağmen yürümekten aciz olan, asansörü işgal eden insanlar!! Düşünüyorum, aha da sana yemin, birrr kere bile sağlığımın yerinde olduğu ya da bebek arabam olmadığı bir zaman diliminde hiçbir toplu taşıma alanlarındaki asansörleri kullanmadım!! Arkadaşım, o asansörler bebek arabasıyla yolculuk eden anneler, bavulu elinde seyahat edenler, yaşlı amcalar teyzeler, engelli vatandaşlarımız ve o an hastalıkla ilgili bir durumu olan; kısacası merdiven kullanamayacak durumdaki vatandaşlarımız için düşünülmüş bir şeydir… Ben karnım burnumda bir vaziyette ve elimde bebek arabamla merdivenlerden çıkamayacağım için asansörün gelmesini beklerken, çoğu da gencecik bir sürü insan asansör kuyruğuna girmiş. Ya da başka zamanlarda bakıyorum; yazıktır ki amcam…
Çocuk ve Televizyon
Çocuk gelişiminde televizyon etkeninin çocukları olumsuz yönde etkilediği bilinen bir gerçek elbette. Özellikle de 0-3 yaş dönemindeki çocukları televizyon karşısında sürekli bırakmak, yeterince ilgilenmemek, televizyona bakıcı görevi üstlendirmek gibi yapılan hatalar çocuklarda ilgisizliğe, anne ve diğer çevresi ile bağının kopmasına, en verimli öğrenme çağının eğitimsiz ve ilgisiz geçmesine ve otizme süreklemesine bile neden olabileceğini uzmanlar bu konu üzerinde sık sık durarak ifade ediyorlar zaten. Bu sebeple televizyonu çok az izlettirmek gerektiğini, izleteceğimiz zamanda da bebeğimizin kucağımızda olmasını gerektiğini, dış dünyayla bağının kopmasını bu şekilde önleyebileceğimizi söylüyorlar.Güneş’le televizyon izleme konusuna değinmeden önce, onunla nasıl etkili iletişim yolu izlediğimize de değinmek istiyorum ki hangi doğrultuda neden ve ne kadar televizyon seyrettiğimizi daha iyi ifade edebilmek için.Güneş 4 aylıkken ilk defa “baba”, 6. ayının içindeyken ilk defa bir köpek görünce “hov” demişti. Hayvanların çıkardığı sesleri (hindi, maymun, eşek, inek, kuzu, tavuk, horoz, kelebek, balık, kuş, kedi, köpek, kaplan, aslan, ayı, arı, sinek, yılan…
Çocuklarda Yemiycem Tribi!
Daha Güneş doğmadan “yıllık büyütme planı” mı hazırlamıştım ben oysaki! Organik gıdalar tüketecek, asla mama yemeyecek, anne sütünü 2 yaşa kadar alacak, ilk 3 yıl boyunca çikolatanın tadını bile bilmeyecek gibi. Peki bizim kız, anasının kuralcı yaklaşımlarına uydu mu dersiniz? Hayır tabiki! Anne sütü dışındaki her şey yalan oldu.. Neler denedim, neler yaptım ama yemedi mi yemiyor işte.. Bir bakıma çocuğa da kızamıyorum aslında. Çünkü bizim yememe problemimizin başını “kaşıktan tiksinme” olayı çekiyor. İlk 7 ay boyunca kilosu normalin üzerinde giden, kolları bacakları tekerlek gibi yumak yumak olmuş kıvırcık kafa bebeye meyve, sebze dışında artık kıymalı yiyecekler bile verebiliyordum. O zamanlar bırakın yemeği reddetmeyi, daha ağzındaki yemek bitmeden, kaşığı tabaktan almaya fırsat vermeden ikinci lokmayı bile istiyordu. Survivor’da aç kalmış yarışmacı gibi tabağa saldırıyordu. Ben tabi bi seviniyordum, bi seviniyordum ki aman Allah’ım!! Bu çocuk tosun mu tosun bi şiii, lokmaları yarıştırıyorum ağzında 🙂 İlk hastalık dönemimiz 7. ay bizim.…
Bebeklerde Diş Fırçalama
Hamileyken katıldığım doğuma hazırlık kurslarında bizi bilgilendiren diş doktorumuz, bebeklerde diş bakımına 6. ayda başlanılması gerektiğini söylemişti. Bebeğin ilk dişi çıkar çıkmaz her emzirmeden ya da yemekten sonra temiz bir tülbentle bebeğin dişinin silinmesi gerektiğini açıklamıştı. Ben bu kurala uyamasam da, bebeklerde diş fırçalamanın daha farklı ve kolay yolu olduğunu düşünerek bir araştırma yapmıştım. Güneş 6 aylık olduktan sonra Nuk Diş Fırçalamaya Alıştırma Setinden alarak diş sağlığı için faydalı bir şeyler yapmaya başladık 🙂 Yine diş kaşıyıcısı olarak da, Nuk’un bu ürününü kullandım uzun bir müddet. 16. ayından itibaren de Dentinox Nenedent Babekler İçin Diş Macunundan aldım. Macunun yanında ayrıca parmağa geçirilen bir diş fırçası var. Macunu azıcık sürüp, parmağınıza geçirdiğiniz diş fırçasıyla bebeğinizin dişini fırçalamaya başlıyorsunuz. Ağzını çalkalamasına gerek yok çünkü yutulduğunda da zarar vermiyor. Güneş bu her ikisini de çok sevdi. Diş fırçalamayı da bu şekilde şimdiden öğrenmiş oldu. Tüm bunların yanısıra, kendim de diş fırçalarken ne yaptığımı…
Bebek Fotoğrafçılığı
Zamanın en güzel kalıntıları fotoğraflardır benim için. Geriye anı bırakabilmenin ve görsel bir günlük tutmanın en zevkli ve romantik yanı aynı zamanda da. Kendime dair bırakabileceğim en güzel anı da evladım! Dolayısıyla Güneş’in her anını fotoğraflamak, büyüdüğünde hem anne babasının gençlik yıllarını hem de kendisinin küçüklük hallerini göstermek benim için bir görev gibi, sorumluluk gibi. Bu da aynı zamanda hobi ve mesleki bir iş olduğu için ulaşabilirliği bizim için çok kolay şükürki. Doğum anından tutun da, özel olan her anı için O’na verebileceğim kıymetli her anın fotoğrafını arşiv olarak tutuyorum ben. Konsept fotoğrafları, doğum fotoğrafları, doğum günü, stüdyo çekimleri gibi tüm fotoğrafları bana ve eşime ait Güneş’in. Fakat, geçen hafta sevgili arkadaşım Mert Dündül’le bebek fotoğrafçılığı için bir araya geldik ve Güneş ilk defa annesi ve babası dışında bir fotoğrafçıya mankenlik yaptı 🙂 Çekimlerini Yıldız Parkı’nda gerçekleştirdiğimiz dış mekan fotoğraf çekimlerinde öyle güzel karelere dokundu ki Mert, işinin kalitesine de…
Ispanaklı Vitamin Suyu
Ah bu yeme sorunları, ah bu yemek seçmeler, ne yapacağımı, hangi tarifleri deneyeceğimi şaşırdım.. Kelebekli kaşıklar işimize yarasa da, alternatif tatlarla da yemek yeme alışkanlığını iyice pekiştirmemiz lazım diye düşüne düşüne sanırım değişik tarifler üretmeye devam edeceğim ben. Bu kez işe ıspanaktan girdim. Sebze yemeklerini yediremediğim Güneş Hanım’a, çiğ ıspanak yapraklarından bir tabak hazırlıyorum ki, bu kez itiraz etmiyor. Yüksek oranda demir, iyot, kalsiyum, A, C, K vitamini, lif ve folik asit içeren ıspanak, aslında hem taze hem de çiğ olarak yenmesi durumunda faydası varmış. Aslına bakarsanız, rondodan geçirmek de iyi değil ama rondodan geçirir geçirmez hemen yerseniz vitamin kaybı yaşamazmışız. Ispanağı salatalarınızda da kullanabilir, çiğ ıspanağa ön yargılı davrananlara da çaktırmadan faydalı da olabilirsiniz. Şimdi geliyorum çiğ ıspanak tarifime: MALZEMELER: 7-8 yaprak çiğ ıspanak Yarım muz Yarım armut 2 adet ceviz 3/4 çay bardağı içme suyu 1 avuç haşlanmış kuru fasülye 1 adet hurma Hepsini rondodan geçirip afiyetle bebeğinize…
0-3 Yaş Çocuklarda Kitap Okuma
Çocukların dil gelişimi ve kitap okuma alışkanlığı için, çocuğunuzla sürekli iletişim halinde bulunmanız tabiki birinci kural. Çocuk ne kadar küçük olursa olsun, O’nu ciddiye alarak ve saygıyla konuşmak, iletişiminizi de kuvvetlendireceği gibi aynı zamanda da daha çabuk konuşabilmesine de olanak sağlayacaktır. Güneş’le benim iletişimim anne karnında başladı. Doğduğu günden itibaren de sürekli O’nunla konuşurum ben. Bunun görülebilir yararını 4. ayında “gel” demesi ve babasına “baba” demesi, 6. ayında köpek gördüğünde “hov” demesiyle farkettim. Bebekliğinden itibaren dışarı her çıktığımızda O’na gördüğü her şeyi açıklamaya çalıştım. “Bak, bu ağaç. Merhaba ağaç.” “Bak, bu yaprak. Yeşil yeşil yapraklar. Ne kadar güzelsiniz siz yapraklar.”,”Aaa, bak araba. Düt düt gidiyor araba”, “Kırmızı domates, yeşil elma, buzdolabının kapağını kapatalım, ben şimdi masayı sileceğim” gibi :)İkinci ve en önemli etkenlerden biri de bebeğinizle birlikte kitap okumak. Güneş 5 buçuk aylıkken “Bebek Dokun Öğren” kitap serilerinden ve “Bebeğimin İlk Kartları” isimli resimli kartlardan alarak kitap okumayı hayatına dahil…