Sevgi Dolu Çocuklar

Çocuklarınızı nasıl böyle sevgi dolu yetiştiriyorsunuz❓ Sık sorulan sorulardan birine yine cevap vermeye çalışayım. 

Öncelikle, gebeliklerimden bu yana onların bir birey olduğunu hiçbir zaman göz ardı etmeden onlara yaklaştım. Hamileliğimde yoga ve ayrıca nefes egzersizleri yaptım ki vücut ve zihin rahatlığı ile hem kendim, hem de bebeğim anda kalalım diye bu yöntemleri seçtim. Bunların yanı sıra (bu kişisel tercihinizdir) namaz kılmak da manevi bir huzur sağladığı için, ibadetime daha dikkat etmeye özen gösterdim (abdest de tabii). Karnımda iken Kuran, meditasyon müzikleri ve Şebo hayranı olduğum için onlara Şebo da dinlettim. Bazen karnıma kulaklık koyarak ☺️ 

Doğum tercihimi epidural dahi kullanmadan, normal doğum olmasını seçtim. Sağlıkla ilgili bir sorun olmadığı sürece, ben her zaman normal doğum taraftarıyım; ağrı, acı ve sancılara rağmen. Çünkü çocuklarımla yaşayacağım her an’ı, hem bedenen, hem de zihnen yaşamam gerektiğini düşünüyorum. Bu konuyu hamile annelerimiz de lütfen araştırsın. Ben de detaylı yazmak istiyorum ama sezaryen doğum yapan annelerimizi istemeden kırmaktan çekiniyorum ?? 

Doğduklarından bu yana, kucağıma ilk aldığım anlardan beri sürekli onlarla konuştum; hem de hiç durmadan. “Şimdi tuvalete gidiyorum”, ”Masanın üzerini siliyorum”, ”Bu bir pijama, pembe pijama”, ”Bu yaprak. Yeşil yaprak. Merhaba Yeşil Yaprak”, ”Bu tarçın. Hadi koklayalım”, “Araba. Beyaz araba. Yuvarlak tekerlekli bir araba” gibi gibi… 

Ayrıca onlara yaşadıkları duyguları anlattım: “Şu an ağlıyorsun çünkü kafanı vurdun. Bu, canını acıttı ve bu, her zaman olacak. Geçmiş olsun tatlım. Dikkatli ol, tamam mı?” , “Şu an hayal kırıklığına uğradın ve o yüzden meme istiyorsun” gibi, onlara kendi hislerini tanımaları için, sürekli duygularını anlattım. 

Sürekli empati kurdum ki onlar da empati kurmayı öğrensin. “Seni anlıyorum, çocukken ben de karanlıktan korkardım. Anneme hep yanımda kalmasını söylerdim. Ama sonra fark ettim ki evimde güvendeymişim.” Korkmana gerek yok demedim hiç mesela.

Onlarla göz hizasında, gözlerinin içine bakarak, onları dinlediğimi ve izlediğimi dile getirerek, hislerimi saklamadan aktararak, dokunsal teması sık tutarak, kitap okuyarak, oyun oynayarak, oyunları kendilerinin yönetmesine müsaade ederek, kendi çocukluğumdan bahsederek, ne düşündüğünü sorarak, araştırması ve düşünmesi için onu teşvik ederek, “sence” diyerek, saygı duyarak, onlarla bir birey olarak konuştum hep. 

“Önemli olan başarmak değil, çalışman. Yeteri kadar çalıştığını düşünüyorsan, başaramadığında dahi, ben seninle her zaman gurur duyacağım. Seni her zaman çok seveceğim ve hep yanındayım. Benim için önemli olan şey sensin ?”

Otoriter değil, kararlı davrandım: “Ağlaman kararımı değiştirmeyecek, bunu biliyorsun. Hayır dediysem, hayırdır. Bence çözüm bulalım” gibi gibi. Bir şey benim için “hayır” ise nedenini muhakkak açıkladım. Ne patron oldum, ne patron yaptım!!! “Konuşarak anlaşabiliriz”.

Ağladıkları zaman hiç susturmadım. Bağıra çağıra ağladılar. O duyguyu unutturmadım ki içlerinden atmalılar çünkü! Ağlaması bitince “şimdi sakinleştiysen konuşabiliriz” dedim gibi gibi. 

Beni aynaladıklarını hiç göz ardı etmedim: konuşmam, davranışlarım, seçimlerim ve izahlarıma dikkat ettim.

Hayal kurmalarına hep müsaade ettim. Aslında yaptığım şey; duygusal zekalarını geliştirmeye yönelik şeyler oldu hep; empati, merhamet, vicdan, sevgi, hayal, duygularını ifade etme. 

Eşimle ilişkime dikkat ettim. Tartışıyorsak asla gizlemedim fakat saygımı bozmadan ve dikkatli kelimeler kullanarak.

Ben dahil, hepimiz mutlu bireyler yetiştiririz umarım her daim. Sevgilerimle ?

Yoruma kapalı.

MENÜ