Hamilelik döneminde anne adayının hassasiyetleri, öfkeleri, duygusallıkları çok dalgalıdır ve zaman zaman kontrol etmede zorluk çekerler fakat kendi adıma söylemeliyim ki, hamilelik döneminden ziyade ben en çok da lohusalık dönemimde zorlandım bu gibi durumlarda. Öyle ağır da yaşamadan atlattım aslında şükür ama birçok arkadaşımı da tanıyorum “hayattan zevk almıyorum, sen nasıl başarıyorsun ya da nasıl böyle süsleniyorsunuz, kendinize bakıyorsunuz, benim içimden hiçbir şey gelmiyor, bebeğime dokunmak bile istemiyorum, sürekli ağlamak geliyor içimden” gibi duygu durumlarını ifade eden ve ağır yaşayan…
Doğumdan sonraki ilk 6 hafta yani büyüklerimizin deyimiyle “bebeğin 40’ı çıkana kadar” olan zaman diliminde, anne de lohusa oluyor. Bu dönemde hormonların hala tam olarak düzene girilmemiş olması, psikolojik sebepler, yeni bir bebeğin gelmesiyle maddi ya da manevi olarak annenin hayatındaki değişiklikler, zorlu ve uykusuz bir dönem, üzüntüler gibi birçok nedenle anne lohusalık depresyonu yaşayabiliyor.
Kimi annede bu durum uzun sürerken, kimi annede çok az görülüyor ya da hiç yaşanmıyor. Depresyonu çok ciddi yaşayan annelerimiz de bir an önce doktordan yardım istemeli ki hem annenin ruh sağlığı hem de bebeğinin ruh sağlığı açısından her şey yolunda olsun. Her şeyden öte, bebeğimizin bize ihtiyacı olduğu için öncelikle kendimize iyi bakmamız şart. Bu hem beslenme, hem de ruhsal ve bedensel sağlık açısından da çok önemli.
Durum böyle iken, bir de çevremizdeki insanların duyarsızca muhabbetleri, ithamları, anneye ya da bebeğe yaklaşımları, kontrolü ellerinde tutmaya çalışmaları gibi halleri anneyi daha da zor duruma ve psikolojik problemlere itebiliyor. Bu dönemde, lütfen sadece anneye yardımı dokunacak insanlar annenin yanında olsun. Bebek görme ziyaretiniz için biraz daha bekleyebilirsiniz. Zira lohusa anne doğumdan hemen sonrasında bile yorgun ve yoğundur. Adapte olmaya çalıştığı bir bebeği, değişen bir ev ortamı, doğumdan sonra ağrısı, uyku problemi ve daha nice problemi vardır. Lütfen; lohusa anneleri düşünüyorsanız şayet, onlara yemek pişirin, temizliklerine yardım edin, acemi bir anneyse tatlı dille yardımcı olun, bebek ziyaretlerini sonra yapın, bazı ağır cümle ve davranışlardan sakının, annenin bu dönemi iyi atlatmasına yardımcı olun. Zira annenin bedeni kadar ruhunun sağlığı da bebek için çok önemli. Bebeğe farkında olmadan kötülük yapmayın. Onun annesine ihtiyacı var, hayati derecede ihtiyacı…
Kendimce birkaç konu var değinmek istediğim lohusa çevresiyle ilgili. Ben de burada iç sesimi onlara ithafen döküyorum. Bakın bakalım, nasıl gıcık etmişler beni 🙂
Biz Böyle Çocuk Büyütmedik de Noldu, Bizimkiler Kötü mü?
Biliyorum, mümkün olduğunca hayata, çevreme, insanlara pozitif yaklaşan ben; hamilelik ve lohusalık dönemlerimde karşıma çıkan bilmiş insanların tükürürcesine savurduğu cümlelerden artık zaman zaman öfkemi kontrol edemiyorum. İşin kötü tarafı da, lafını esirgeyen biri olmadığım için pat diye bir şey söyleyecem ve sonra da adım kötüye çıkacak, bu noktaya gelmek istemiyorum, kalp kırıklıkları yaşansın istemiyorum. Kendinle beni kıyaslama. Sen nasıl büyüttüysen büyüttün azizim, ben senin büyüttüklerine mi laf ettim? Bu yaklaşımın, bana direkt yapılmış bir hakarettir, saygısızlıktır, kişisel alanıma fazlasıyla müdahaledir. Anne olan benim ve bebeğimi büyütürken kararları ben veririm. O bana emanet, sana değil! Arzda bulun elbet ama bu tavırlarla değil..
Çocuğu Çok Fazla Kucağına Alma, Kucağa Alışmasın.
Daha önce de aslında çok defa bahsetmişimdir. Güneş’i ilk 3 ay gündüzleri göğsümde uyuttum. Kalbime yakın ve direkt ten temasım ile. O kadar huzurla uyuyordu ki, o kadar da güzel güvenle bağlandı ki bana. Varsın alışsın kucağıma, bu onun en doğal hakkı. Bugün “kucağımda kalma” hakkından onu mahrum edersem, yarın kendine güveni çok düşük ya da bunun için çok zorlanan bir birey olma ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu biliyor musun? Sevgi, güven ve dokunuşun onun için ne kadar önemli olduğunu biliyor musun? Dünya’ya lütfen onun gözlerinden bak. Hiç bilmediğin bir yere geliyorsun ve her şey devasa büyük. Tek tanıdığın bir ten kokusu ve bir kalp sesi var. Mahrum etmeye yönlendirme işte bu ikisinden. Annenin sevgisine ve sıcaklığına, annenin sesine ihtiyacı var. Neden güvensizleşmesine müsaade etmemi istiyorsun, neden huzursuzlaşmasına müsaade etmemi istiyorsun, hem kucağıma alışsa ne olur? Ev işini yapamam belki ama en fazla 2 sene sürecek bu durum. Güvenli bağlanma sürecini layıkıyla atlatırsak, çocuk zaten boynumda kolye gibi dolaşmasına gerek kalmadan benden ayrılacak. O noktadan sonra kendi rızasıyla benden ayrı duracak. Ve zaten sonrasında da kucağa bile sığamayacak kadar büyüyecekler. Bırakın, karışmayın; ben de bebeğim de bunun tadını huzurla çıkarayım. Ayrıca meraklanmayın, kucağa alınmakla çocuk şımarmaz…
Telefonuma Bakmadın Küstüm / Doğum Yaptığın Gün Neden Haber Vermedin?
Sen, lohusa bir insana trip atabilecek kadar hadsizleştiysen, ben de seni hayatımdan silebilecek kadar da öfkelenirim! Doğum yaptığım gün söyleyeceğim de, benimle doğumhaneye mi gireceksin? Bu sence bir sevgi gösterisi, ayy gördün mü bak seni ne kadar çok seviyorum demenin bir göstergesi mi? Yukarıda bahsetmiştim hani; ses, yorgunluk, kuru gürültü ve daha nicesi… Telefonlarıma cevap vermedin diyenler var bir de… Kasıt arayanlar!! 3 yaşında bir kız, 2 günlük bir bebek, normal doğumdan dolayı dikişlerimin acısı, uykusuzluk, gelen giden ve yazamadığım birçok neden varken, senin beni aradığından bile habersizim ben! Ya da görsem de aradığını, bakabilecek durumda değilim. Muhtemelen ayağa kalkamıyorumdur telefonu almak için çünkü dikişlerim var mübarek insan! Gerçekten çekilin hayatımdan, yer kaplamayın. Bu kadar öfkeliyim işte size…
Fazla Giydirmişsin / Az Giydirmişsin Bu Çocuğu! Burası Fazla Sıcak / Soğuk
Tam da doktorumuzun dediği gibi giydirdim ve sıcaklık da derecede yazdığı gibi, normal. Hani çocuğun üşümesinden ya da sıcaklamasından kaygı duyuyorsan, “acaba üstü fazla kalın olabilir mi tatlım, sanki biraz öyle gibi geldi bana ama bilemedim tabi” gibi cümleyi düzgünce ya da ukalasızca sorsan elbette sohbetin sonu tatlıya bağlanır ama “ay biz tek kat pijamayla büyüttük, üst üste giydirmedik böyle ve hiç de çok giydirmeye alıştırmadık kızım, bırak bu kadar kalın giydirme, alışmasın, bir şey olmaz” gibi menopozlu cümlelerle karşılaşınca işte ben yine, yine ve yine zor tutuyorum kendimi. Yüzüne imalı bakınca anlarsa anlıyor, anlamazsa da ikinci tekrar cümlesinde potaya atıveriyorum ben de lafı. Napiyim, üstüme gelmeyin, hormonlarım beni ve bebeğimi en iyi şekilde korumak adına top seviyedeler çünkü. Üstüne üstlük çok önemli bir sorumluluğum var; bir yandan ona adapte olmaya çalışırken bir yandan da senin cümlelerinle boğulmak istemiyorum.
Bu Çocuk Niye Ağlıyor? Aç Bu Çocuk!
Çocuklar bazen acıktıklarında, bazen karınları ağrıdığında, bazen sırf stres atmak için ya da başka nedenlerden de dolayı ağlayabiliyorlar. Ağlarken çıkardığı ses tonundan zamanla anne neden ağladığını zaten anlayabiliyor. Mesela kesik kesik ve kısa ağlıyorsa acıkmış, nefes almadan feryat figan ağlıyorsa canı yanmış, yorgun ya da uykuluysa daha mırıldanarak, rahatsız olduğunda da huysuz ve aksi bir tonla ağlıyor demektir bebek. Anne de bebeğin ağlama ses tonunu dinleyerek kısa sürede çözebilir. Ama sen, daha yeni emzirdiğim ve gerçekten de doyduğuna emin olduğum bebeğimin her ağlamasında başıma üşüşüp de bilmiş bilmiş “aç bu çocuk, bir şey beceremedin kadın, senden ana olmaz” edasıyla karşıma dikilirsen sadece beni yorarsın. Ki ben de dolmuşumdur zaten iyice, al sana stres sebebi…
Kitapla Çocuk mu Büyütülür?
Hiçbir kitapta çocuk büyütme tarifi diye bir şey yazmıyor. Bizler de kitapla çocuk büyütmüyoruz. Seninle benim aramdaki fark; sen bilsin bimesin, kulaktan dolma herkesin söylediğini uygulayarak ve elalem ne der’i çok düşündüğün için ona göre davrandın ve takıntılı bir nesil yarattın. Ben ise elbette yeri geldi mi sana ve bilgine saygımla dediklerini dinliyorum ama emin olmadığım yerlerde, emin olduğum uzmanların önerisini dikkate alarak yol izliyorum. Bunun adı “seni takmamak” değil, bunun anlamı “kitapla çocuk büyütmek” de değil. Sonuçta herkes bildiğinin en iyisini yapar, değil mi…
Çok fazla bir şey istemiyoruz aslında. Sadece, gene sen söyle söyleyeceğini. Ama lütfen cümlelerini doğru seç. Bakışlarını, mimiklerini, imalarını, ses tonunu iyi ayarla. Amacın ve hedefin sataşmak ya da beni eleştirmek olmasın, çünkü bu dönemde bebeğimi yaşamak ve onunla doğru şekilde ilgilenmek istiyorum. Bana lütfen yardımcı ol ve güzel konuş, benimle egemenlik savaşı edasıyla diyaloğa girme. Sonuçta ben bir lohusayım. Ve lohusalar, “tavuk ne kadar korkak olursa olsun, “anne” olunca nasıl aslan cesaretiyle adamın gözüne öfkeyle dalabiliyorsa” ben de her an böyle öfkemi saçabilirim. Bana, kendine ve bebeğime bu şekilde zarar verme.
Öfkeli Lohusadan sevgiler 🙂
https://www.facebook.com/BirAnneTavsiyesiCom/
Yoruma kapalı.