Kutsal Kase

2012’den beri bu konuyu yazmak istiyorum ama nasıl anlatabilirim, nasıl ifade edebilirim; üzerinde ciddi düşünüyorum çünkü bir yandan artık tabuları yıkmamız gerektiğini, bazı duygularımıza “izin vermemiz” gerektiğini, bilinçaltımızı temizlememiz gerektiğini düşünürken, öte yandan konu benim çok da rahat konuşabileceğim bir konu olmadığı için, açıkçası ve aslında’sı Nusret Kaya’nın bu önemli bilgilerini nasıl aktarabilirim, onu düşünüyorum. O yüzden mümkün olabildiğince anlaşılır anlatmaya çalışacağım. Bunu beceremezsem affola 🙂 Geri kalanı için Nusret Kaya’yı araştırın mutlaka… Ben kendisini bırakın araştırmayı; 7 aylık karnım burnumda hamileydim üstelik ki ne yaptım ettim, ulaşabilmek için belki haftalarca araştırdım, zar zor buldum, ulaştım, kendimi görüşmeye kabul ettirmek için kırk takla attım, ne diller döktüm, direkt kendi ağzından birebir dinlemek için ki en sonunda kendisine ulaşıp tanıştım. Kafaya koymuştum çünkü; konu sanıldığından çok daha fazla önemliydi, tüm kadınlara ve tüm erkeklere ulaşması gereken bir konuydu, o yüzden bizzat kendisinden dinlemeliydim.

Şimdi ise gelelim konumuza: Cinsel yaşam, takıntılarımız, bilinçaltımız ve beyin. İlk olarak Nusret Kaya’nın beyni nasıl ele aldığına değinmek istiyorum: İnsan beynini daha iyi anlatabilmek için ikiye ayırıyor Nusret Kaya: Alt ve üst beyin. Bir cevizi beyin olarak düşündüğümüzde, cevizin üstündeki sarı alanı (zar) üst beyin, diğer kısımlarını da alt beyin olarak tanımlıyor. Üst beyin (korteks) 1 milimetre kalınlığında bir kabuk gibi, beynin iki yarımküresini kaplar imiş. Analiz, sentez yaptığımız, konuştuğumuz, öğrendiğimiz, matematiksel hesapları gerçekleştirdiğimiz, para kazandığımız, mantık yürüttüğümüz, öğrettiğimiz hücreler bu bölgede imiş. Üst beyin gelişme farklılıklarından ötürü, insanlar sadece üst beyinleri ile iletişim kurduğunda birbirlerini anlayamazlarmış. O yüzden tartışmalar, politikalar üst beyin tarafından yapılırmış. Üst beyin, tüm beyin hücrelerinin %28′ini kullanırmış. Oysa alt beyin, beynin %72’lik kısmına sahipmiş ve beynimizin en önemli bölümüymüş. Atalarımızın yaklaşık 4 milyon yıl öncesinden bu yana Ribonükleikasit(RNA) molekülleri ile bu şifrelerin kuşaktan kuşağa taşındığı Nobel Kimya Ödülü kazanan bilim insanlarınca 1988 yılında ispatlanmış. Duygularımız, doğanın kanunları alt beyinde; insanların kanunları ise üst beyinde geçerli imiş.

Yazının geri kalanını kendi cümlelerimle değil, bizzat Nusret Kaya’nın kaleminden aktaracağım. “İyileşme Kitabı”, “Evrensel Eşit Kuyruklu Canlı” ve “Cenin” kitaplarından harmanladığım bilgiler. Hazırsanız başlıyorum:

Duygularımıza göre karar veriyoruz. %72’lik kısım duygu, %28’lik kısım mantık olduğu için, mantık duyguyu geçemiyor. Duygularla baş edebilseydik depresyona girmez, saçma kararlar almazdık.

2-9 yaş arası sünnet olan çocuk kastrasyon (tümden yitirme) korkusu yaşar. bu da sert takıntıya neden olup, erken boşalmaya sebep olur. Böylece vajinasını keşfedemeyen kadın da rahmine yönelir. Hele de çocuğu erkek olursa, tüm ilgi ve sahiplenmesi oğluna geçer. Bu kadının çocukları ve kocası “çocuk alt beyinli” kalır. “Bana bir şey olursa çocuklara nolur?” korkusu yaşar.

Yunus Emre’nin “Bir ben vardır bende, benden içeri” sözüne uygun “İçteki Ben’i” hissetmenin yolu, üst beyni devre dışı bırakmaktır, hiçleşmek, saflanmaktır.

İnin alt beyninize, hakiki aşkı bulun, yazın rüyalarınızı, kuş dilini öğrenin, yaratıcılığı, barışçıllığı, mikro kozmosu, gücü keşfedin. Boş, hiç, sıfır korteksli günler dileğiyle!

Spermin yumurtayı döllendiği yumurta beyazdır. Beyazlığın üzerine örülen 7 katman vardır. Fakat anneden başlayarak ortaya çıkan bu takıntılar, katmanları siyahlaştırabiliyor. Bir de genetik bilgi şifrelerinden gelen etkiler de var tabii.

Alt beyin çocuk kalırsa ve sadece üst beyin gelişirse, içinizdeki çocuk nöradrenalin salgılar, bu enerji yukarı çıkar. Üst beyne çarpıp aşağı, içinize akar. Saldır, parçala, ye; bu kez içinizde oluşur. Sigaraya göre 3 kat daha fazla damarları tıkar. Kalp krizi sebebi.

Üst beynin devre dışı bırakıldığı her dönemde alt beyne inmek mümkün.

Mevlana’nın 6 ciltlik Mesnevi’sinde de defalarca açıkladığı gibi; Rahim yere, rahman göğe ait bir güç. Rahimsel güçler Mesnevi’nin 5. cildine göre toprak, su, ateş ve havadır. Düalistik felsefe. Önceden at, avrat, silah. Artık arabam, kadınım, işim gücüm.

Erkek herhangi bir sebepten ötürü daha iyi bir araba kullanabilecekken daha kötü bir araba sahibi olursa ya da bu üçlüden en az biriyle sıkıntı yaşarsa, problem zamanla depresyona dönüşebilir.

Toprak rahim sürekli erkek doğurmak ister. Erkek torunlara bakar. Hemen doğur diye baskı yapar. Su rahimler de entellektüel toprak rahimlerdir. Büyük şehirlerde yaşarlar. Titiz olurlar. Yaşam koşullarından dolayı çok doğuramazlar ama su, sabun, deterjan harcarlar. Sık sık sağlıkları bozulur. Doktor az ilaç verse küserler, önemsenmediklerini düşünürler. Ameliyat olacaklarsa sevinirler. Ateş rahim de toprak ve su rahmin çok üzüntü, sıkıntı, dert, kızgınlık gibi duygulara girmesiyle oluşur. Hiçbir şeyin iyi tarafını görmez. Herkes ve her şey onun için kötüdür. Fal, astroloji, tarot ve büyüyle uğraşır. Olağanüstü güçleri olduğuna inanırlar. Sonra da hayatlarında şanssızlıklar zinciri olur. Bu durum daha da güçlenirse, bedensel rahatsızlanır.

Tüm bunların çaresini de söylüyor fakat gerçekten ben yazamıyorum. Fazla açık konular. Ama lütfen araştırın ve bu kitapları okuyun… Nusret Kaya’yı aktarmaya tekrar devam ediyorum:

Annesinin rahim etkisinde kalan erkek çocuk nasıl olur? Genelde ilk çocuk olur. E.rken b.oşalma sebebi, alt beyinde önce annenin, sonra da v.ajinayı öğretemediği eşinin rahim enerjisiyle gelişememesine neden olur. Eşine v.ajinal b.oşalmayı öğretemediği için eşi de rahimleşir. Bir erkeğin alt beyin sisteminin gelişmesi, b.oşalma kontrolünde ustalaşmakla mümkündür. En az 15 dk. sürmelidir.

Annemizin rahim etkisi = çocuk alt beyinli erkek = e.rken b.oşalma = eşte v.ajinal o.rgazm yokluğu = rahim eş

Çocuk alt beyinli erkek, dünyasında eş değil, anne aradığından, görünüşte mutlu görünen beraberliklerin çoğunun rahim – çocuk beraberliği olduğunu anlarız.

Kadın s.eks istemez çünkü nasıl güzel olduğunu bilmez.

Sağlık ve şans bozukluklarının temel sebebi e.rken b.oşalmadır.

Rahim kadın pimpirikli, mutsuz, aşırı şüpheci, kilolu ve kötümser olur. Rahim kadın çok konuşur; yorum, eleştiri, ben bilirim, dedikodu.

Üst Beyin: Korteks: 1 mm kalınlığında, beyni kaplar. 5 duyu organ, hayat, para gibi konuların olduğu bölüm. IQ buradan ölçülür. %28’lik alandır.
Alt Beyin: Duygular, ön seziler, iç organlar, RNA ile atalarımızdan gelen genetik şifreler. %72’lik alandır.
İlkel Libido: Şuuraltı, bilinçaltı, seksüel içerikli takıntılar. İki beynin temasıdır.

Şuuraltı ebeveynlerin elinde iken, alt beyin atalarımızın elindedir. Libido, açığa çıkmak için kendine bir organ arar. V.ajinayı bulamadığı zaman da ya k.litorise ya da rahme yönelir. K.litorise dönenler kolej talebesi gibi yaşarlar. Ya da k.litoris p.enise benzerliğinden ötürü kocasına çocuk gibi bakarak anne-çocuk ilişkisi yaşar.

Kadın cinsel gücünü v.ajinasında bulup “benim diş gücüm v.ajinamla erkeğime, rahim gücüm de çocuğuma aittir” deyip dengeyi kurarsa, sorun ortadan kalkar.

Alt beyin takıntılarımız ortadan kalkınca, üst beynimiz yaratıcılığı ve gücü yakalayacak. Üst beyin şekillere bağlı olarak alfa iletişim kurarken, alt beynimiz delta frekansı ile daha derinden iletişim kurar. Üst beyin devre dışı bırakılarak alt beyne inilir.

Bundan sonraki kısım da, altıntı yaptığım bir yazı:

Erhan Altunay : Sevgili Nusret Kaya, bu söyleşi için vakit ayırdığınız için çok teşekkürler. Yıllar sonra , radyo programından sonra ikinci kez böyle bir olay için buluştuk. Her söyleşiniz oldukça ilgi çekiyor. Aslında editörümüz Sonsuz, Nusret Kaya deyince çok sevindim. Çoğu arkadaş da sevindi sanırım. Ancak sizin için “bu adam uçmuş diyenler de var.

Nusret Kaya : Ben teşekkür ederim. Benim için “uçmuş” diyenlere de ayrıca teşekkür ederim. Uçmak çok önemli bir kavramdır. Uçmak göğe yükselmektir. Yer Rahim olandır, Gök , Gök Tengri gibi Rahman olandır. Eğer beni oraya uçmuş görüyorlarsa gerçekten bu çok iyi bir şey.

EA : Ben hiç bu açıdan düşünmedim. Gerçekten de dilin direk ifadesi açısından çok ilginç bir örnek.  Size “uçmuş” demeleri de her anlamda doğal çünkü toplumun yapısına göre çok radikal söylemlerle ortaya çıkıyorsunuz. Ancak ben bir şeye dikkat ettim. Siz daha önce TV programları yapıyordunuz, hatta en çok seyredilen kanallardan birinde yapıyordunuz. Ancak o zamanlardan çok bu zamanlarda , TV programları ile değil, yazdığınız kitaplarla daha dikkat çekiyorsunuz. Bunu neye bağlıyorsunuz?

NK : Evet ben de bunun farkındayım. O zamanlardan daha farklı bir ses gelmeye başladı. Çünkü artık toplum artık rahim toplumu olmaktan bıkmaya başladı. Çünkü artık her yerde rahimler var. TV’de dizilerde rahimler var, özellikle gündüzleri kadın programlarında muhteşem rahimler var. Özellikle de şimdi bir prototip Semra[1] var. Onda kendinden bir şey bulanlar seyrediyor.

EA : Semra’nın ortaya  çıkışı sizin haklı olduğunuzu mu gösteriyor?

NK : Alt-Beyinde tesadüf yoktur. Haklı olduğum ortaya çıkar tabii. Semra, “Ata, seni kimseye vermem, kimselere yâr etmem” diye o bağırıyor ama onun prototipleri kortekste bağırmasa bile bunun gibi alt-beyinde zaten enerjileriyle hep bunu yapıyorlar.

EA: Tabii ki bütün kadınlar da aslında Semra’nın sözlerine  bayılıyor.

NK: Tabii ki. Onların söylemediklerini söylüyor Semra. Aslında bu kadınlar kortekste nefret ediyor gözüküyorlar ama alt-beyinde çok seviyorlar, benimsiyorlar. O da aynı şeyleri söylemek istiyor, oğluna “seni kimselere yâr etmem” demek istiyor. Ve rahim kolay adam vermez, bu yüzden de oğulları için annelerinin alt-beyinsel sevgilileri deriz. İşte bunlar her yerde.

EA : Ama aynı zamanda kitaplarınız da ilgi çekmeye başladı.

NK : Evet. Toplum iyileşiyor. Bazıları rahimlerin sebep olduğu “büyülü” düşünmeden kurtuluyor artık. Bu büyülü düşüncenin onları çocuk bıraktığının farkına varmaya başladı artık insanlar. Bu büyülü düşüncelerin onları mankafa yaptığının farkına vardılar. Hatta bu büyülü düşüncenin birtakım sistemlerce desteklendiğinin farkına varmaya başladılar. Şimdi sen toplumu rahimleştir, büyülü düşünceyi yaygınlaştır, neticede Murphy kanunu çalışır. “Kaz ise kazıkla”

EA : Şimdi ben de derKi’de aynı zamanda komplo teorileri yazıyorum. Tabii biraz daha ezoterik açıdan. Bu ay da bunu yazıyorum. Cinsellik konu. İnsanların bu zayıflıklarının nasıl kullanıldığı.
NK : Tabii ki kullanılır. Şimdi sen cinselliği bastıracaksın, kadının “kutsal kâse”sini elinden alacaksın. Kutsal dişi gücünü kaybet, onun yerine rahmi koy. Çoğu toplum barbar olur mankafa olur. Çünkü neden, inşaatın temeli onların rahmindedir. Eğer bir toplum kadını rahimleştirirse, hepimizin inşaatında primer bozukluklar olur. Nasıl ki, bir binanın temeli bozuksa ilk depremde hemen yıkılmaya hazırdır, aynı şekilde insanında anne rahmindeki 9 ay 10 günü , 0-2 yaş arası bozuksa, hayatı da bozuk olur. Bunları düzeltmemiz şart.

EA : Ve bu insanlar da kullanılmaya en elverişli insanlar oluyorlar. Bu insanları kandırmak kolay. Köşe dönmece, piyango, mafya…

NK : Tabii ki. Şimdi diyelim ana rahim. Kutsal Kâse’yi bulamadığı için penise hiç saygısı yok. Penise saygısı olmayınca kocaya hiç saygısı yok. Otomatikman doğurduğu “oğulcukları” kocasıdır. Ve bu oğulcuklar hep oğulcuk kalırlar. Büyüyemezler , çünkü anadan muhteşem bir enerji alırlar.

EA : Anne ölse de bu devam ediyor mu?

NK : Tabii, enerjide ölüm yok. Şimdi devam edersek, alt-beyin çocuk olduğu zaman, bu adam ikide bir anal dönem bebeği de olur. Yani sadece çocuk kalmaz, darbe yedikçe alt-beyin anal dönem bebeği olur. Anal dönem bebeğinin enerjisi de anus kaynaklı olur. Bunun açılımı ne? Binde bir ihtimalle eşcinsellik, binde dokuz yüz doksan dokuz ihtimalle maçoluk, terör, vahşet, çete, savaş. Neden? Çünkü oradan gelen enerjiyi nötralize etmek için bir tek çare kalır, o da “horoz“ erkek olmak; “vurdum mu deviririm demek”. Otuz bin gırtlak aynı anda hakeme bağırır. Başka çaresi yok zaten. Onun için bizim görevimiz, bilim adamlarının başlıca görevi, kadınlara çiçek gibi davranacağız. Hamile iken orkide gibi davranacağız. Çiçek gibi davranma ne?

EA: Evet,  ne gerçekten?

NK : Onlara Kutsal Kâse’yi göstermek. Bak, adam tıp adamı değil. Bir kitap yazmış, Da Vinci’nin Şifresi diye. Orada ne diyor? Çok net bir ifadesi var. Şöyle diyor : “Katolik kilisesi Kutsal Dişi’den korktu.” Kutsal Dişi’nin benim kullandığım ismini de koymuş parantez içinde : İsis. Ne oldu? Kutsal Kâse’yi kaybetti. Anlamayanlar için ayrıca da yazmış: “Seksi ayıp ya da günah gibi kavramların altında tutuyor”. Şimdi bu biliniyor. Dan Brown bile biliyor. Aslında bir zümre tarafından bilinen bir şey. Ama ne yapıyorlar. Bu Kutsal Kâse’yi yukarılarda bir yerde aratıyorlar.

EA : Onun için mi son zamanlarda bu tür yayınlar çoğalıp iyice hedef şaşırttı?

NK : Tabii ki. Kral Arthur efsanelerine bak. Öncelikle Yuvarlak Masa, Rahim şövalyeleri. Bunun etrafında bir yığın süsleme var. Halbuki, Kutsal Kâse hakkındaki gerçeğin bilindiğini biliyorum. Nereden biliyorum? Geçen gece, zaplarken gözüm TRT2’de bir belgesele takıldı. Hani bu Kutsal Kâse’nin varolduğu varsayılan bir kilise var: Rosselyn. O kilisedeki resimleri, heykelleri gösteriyor. Kadın heykelleri var, çıplak, kalpleri apış arasında. Bundan güzel Kutsal Kâse anlatımı var mı? Kutsal Kâse’nin vajinal orgazm olduğunu bundan güzel ne anlatır?

EA : Peki o zaman Kutsal Kâse’yi neden erkek arıyor?

NK : Şimdi o Yuvarlak Masa şövalyeleri, ki Yuvarlak Masa tipik rahim simgesi, şövalye de savaşçı demek, zaten anal enerjiyi kullananlar, tabii ki onlar arayacak Kutsal Kâse’yi, büyüyebilmek için.

EA : Peki, size göre rahimden çıkamadıkça, bu Kutsal Kâse’yi, ya da vajinal orgazmı nasıl bulacaklar?

NK : Bu bilgiye sahip olduklarında fallusları ile mutlak barışıklık durumuna geçecekler. Yani bir başka deyişle kılıçlarıyla. Bu olunca ne olacak, boşalmaya hükmedecekler. Boşalmaya hükmettiklerinde de Kutsal Kâse’yi bulacaklar.

EA : Çok ilginç.

NK : Tabii. Eski efsaneleri ve mitosları sembol diliyle incelediğimiz zaman muhteşem bilgileri aralarız. Üst-Beyin diliyle baktığımız zaman hiç bir şey anlayamayız.

EA : O zaman biz yine komplo teorilerine dönelim. Ortada öyle bir literatür var ki. Kutsal Kâse’yi o kadar yüceltiyorlar ki, sizin söylediğiniz sembolik anlamından o kadar uzaklaştırıyorlar ki. İsa’lar, Maria Magdelena’lar. Zaten bir şey çok açığa çıkarsa gerçek o değildir. Hep söylüyorum.

NK : Tabii. Saklıyorlar. Kadını da eziyorlar. Kapatıyorlar. İkinci sınıf yapıyorlar. Tabii ki böylece Kutsal Kâse kayboldu. Bu kâseden neden bu kadar korkar Katolik Kilisesi? Çünkü bu savaşları bitirebilecek tek güçtür.

EA : Bu aynı zamanda Ana Tanrıça sembolizmi ile de ilgili

NK : Tabii ki. Mısır’daki simgesi İsis’tir. Beyazdır ve sopasının ucunda yıldız vardır. Sopanın ucundaki yıldız, Kozmos’a açık bir güç olduğunu belirtir. Rahman’dır. Ana kraliçe değildir. O daha çok Anubis ile, İştar ile gösterilir, Kybele ile gösterilir.

EA : Anubis ile mi? O nasıl oluyor.

NK : Rahim’dir Anubis. Aslında cinsiyeti yoktur. Onun için , işi bilenlerin yaptığı filmlerde, Mumyanın Dönüşü gibi, Anubis’in ordusu, rahim simgesi olan köpek başlıdır. Hâlâ da rüya dilinde köpek rahimdir.

EA : Tabii o zamanın insanları sembollerle düşünmeye daha yakın

NK : Tabii, bir de görüntülü medyanın, sesli medyanın tuzakları başlamamış. Insanlar yukarıya daha açık, daha “Rahman” yaşıyorlar. Yukarıyı daha çok gözlüyorlar. Çok vakitleri var. Yukarıya bakarak yaşıyorlar. Şimdiki insanlar yere bakarak yaşıyorlar. Böyle rahimler hastalık sever. İlaç sever. Doktordan ilaç ister. Evler ilaç doludur. Köylere git , evde şeker yok, dolaplar ilaç dolu. Hatta son kullanma tarihi geçmiş ilaçları bile atmazlar. Bu yere bakıcılık daha farklı Şeytani tuzaklara dönüşür. Örneğin merhametten maraz geldiğini bunlar icat ettiği halde, aşırı merhamet gösterisi yaparlar.

EA : Siz de asker kökenlisiniz, ben de öyle sayılırım. Subay eşlerinin askerlere davranışı, onlara gösterdikleri merhamet benzeri şey bunun örneği herhalde.

NK : Tabii ki. Zaten dikkat et hep –im derler. Rahim toplumları hep böyledir. Bilirsin askerlikte de “Komutanım”, “evladım”… Politikacı da  “vatandaşlarım” der.  Aslında bu bir şirktir. Yukarıdaki de der ki, istersen adı “Evrenin Ulu Mimarı” olsun, “Allah” olsun “Rab” olsun , “Sen benim yarattığım canlıya nasıl benim dersin”. O zaman birilerine aşırı –ım/-im dediğimiz zaman Allah’ın Rab sıfatının tokatını yeriz.

EA : Tabii kadına da “Canım” deriz. Gerçi son ilişkimde “Canım” dedikten sonra kaybettim ama…

NK : “Can” de, “Canım” deme. Tabii korteks’te dilimiz sürçebilir, buna alıştırılmış bir toplumuz ama Alt-Beyin’de deme sakın. Dikkat et, İngilizce konuşan ülkelerde böyle bir şey yok bu kadar sıklıkla. Ama bizde ne kadar sık, “oğlum” deriz, “kardeşim” deriz. Tabii bunlara karşı olursan Don Kişot gibi, “uçmuş” derler. Ama son zamanlarda daha çok kişi görüşmek istiyor o da başka.

EA : Bırakın desinler. Bunu da sembolik olarak algılarız.

NK : Desinler. Onlar ayağında pranga yere bakıyorlar. Onların da uçması gerekecek bir gün.

EA : Şimdi gelelim başka bir konuya. Rüya analizlerine. Şimdi rüya yorumu desem olmaz. Rüya analizleri.

NK : Rüya yorumu deme tabii. Rüya analizi de ya da Türkçe söylemek istersen Rüya Çözümlemesi de.

EA : Piyasa kitap dolu, Rüya yorumları diye. Uyduran bir şeyler yazıyor. Tabii bunu ciddi yazanlar da var ama çoğunlukla genç kızlık düşlerine hitap eden rüya yorumları kaynıyor kitapçıların rafları. Ama rüya analizi dediğinizde olay çok değişiyor.

NK : Tabii ki. Rüya yorum ve tefsiri rahimseldir, analiz rahmanidir. Analiz bilimseldir. Kişi hakkında bilgi verir.

EA : Evet. Bu konuya da böyle yaklaşmak gerekiyor.

NK: Başka bir konuya gireceğim. Beynimizin kuyruğu olduğunu düşünüyorum. Hatta Anadolu insanının bunu bildiğini ve zaman içinde unutturulduğunu da düşünüyorum. Bu deyimlerde yaşamıştır. Çok güzel bir deyim vardır. “Kuyruğunu dik tutmak” diye. Ya da ölmek üzere olan bir için de “kuyruğunu titretmek”. İnsanın kuyruğu yok tabii ama ne var? Medulla Spinalis[2] var. Yaşam enerjisi burada.

EA : Çok ilginç

NK : Hatta eski mitoslar medulla spinalis’i yaşam ağacı olarak kabul ederler. Sümer çivi tabletleri vs.

EA : Ne yani! Kaballah da oradan mı geliyor?

NK : Tabii ki. Şimdi ağaç olarak kabul edilmesi bir ağaç gibi olduğu için, binlerce sinirle bütün organizmaya müdahale ediyor ama bir ağaç nasıl kökten besleniyorsa bu da kökten besleniyor. Erkekte iki sulama kaynağı var. Penis ak uzantı, anus kara delik. Kadında ise dört sulama kaynağı var. Bunlardan üçü kara bir ak. Klitoris, anus ve rahim kara, vajina ak. Dolayısıyla aşağıdan enerjimizi sağlıklı olan kaynaktan alma şartımız var. Eğer sağlıksız bir kaynaktan alırsak, hastalıklarla meşgul ve yere bakan bir insan oluruz. Olay ahlaki değil yani. Olay tamamen birtakım bilgilerin depolanmasının global açılımı.

EA : Kaballah’yı da buna bağladıysak…

NK : Tabii ki, Kether’ler falan hep bununla alakalı. Hatta on rakamı da, yukarıya beyne doğru yaklaştıkça. Taca doğru çıkış beyindir aslında. Sistemin önemi anatomik olarak da belli hep en kalın kemiklerle korunmuş. Ve bunlar kendini yenileyemez. Beyin hücreleri gibi. Trafik kazası geçirdi zedeledi, belden aşağısı felçtir. Ama başka yerde yaralar yenilenir . Böyle önemli işte. Rüya dilinde de taç kortekstir mesela.

EA : Rüya yorumu yapanlara göre ise taç, bir şeyi elde etmek , güç vs demektir.

NK : Öyle derler ama buna bilimsel baktığında, ki senin böyle baktığını biliyorum uzun zamandır, farklıdır.

EA : İnsan başına gelince öğreniyor.

NK : Bliliyorum, ama sen çok önemli bir şeyden kurtuldun. Şimdi sana bir bilgi vereceğim ki bunu çok az kişiye verdim. İleride yazacağım bunu . Bana göre insanı insan yapan kuyruğunu dik tutmasıdır. Bebek belli bir zamanda yürümeye başlar. Bebeklere dikkat ettiğin zaman hiç oturmak istemezler. Bir kalkıyor ayağa, akşama kadar ayakta. İnsana en yakın memelilere baktığımızda, kuyruğu en dik tutan maymun, dolayısıyla da zekâsı insana en yakın hayvan da maymun. Daha basit düşünelim, fiziksel ve matematiksel düşünelim. Yerçekimi var. Kuyruğumuz yata oldukça her milimetreye ya da santimetreye aynı enerji düşer. Dik tutunca kuyruğu, o zaman enerji çok daha farklı ve güzel olur.

EA : Aklıma ilginç bir şey geldi. Şimdi yaşadığım evde bir kedi musallat oldu. Çok zeki bir hayvan. Camı ne zaman açsam içeri giriyor, salonda yatıyor. Hatta önce  çalışma odasının kapısından beni gözetliyor, onunla uğraşamayacak kadar yazılara dalmışsam hemen içeri gidiyor. Bunun bir adeti var, salona girdiğimde kaçıyor. Ama onu dışarı çıkartmak için balkon kapısını açtığımda hemen önüme geliyor, iki ayağının üstüne kalkıyor. Atamıyorum o zaman.

NK : Evet hayvan ayağa kalkmanın önemini anlamış. İnsanlar da anlayacak. Hatta uyurken de kuyruğu dik tutmanın bir yolunu bulacaklar. Gerçi bilim kurgu filmlerinde görüyorum ama bilim adamları da yakında bunu bilimsel olarak işleyecekler. Ben erkek için kuyruğu dik tumanın yolunu buldum. Ya kadına Kutsal Kâse’yi bulduran doğru bir seks ya da günde bir saat terletici spor. Çünkü ben vajinal orgazmlı bir seks yapamazsam, yanımdaki kadın bir enerji vampirine dönüşür. Hatta klitoral bir orgazm erkeğin anusüne enerji yollar.

EA : Vajinal orgazm bu kadar önemli yani. Erkeklerin çok da önem vermedikleri bir şey. Hatta sevişirken biz klitoral orgazmı yaşatmayı daha kolay buluruz. Bizim kadınlarımız da buna alışkın oldukları için, erkek olarak klitoral orgazm yaşatabilirsek görevimizin bittiğini düşünürüz. Hatta sevişmeden önce daha yatağa gitmeden, hemen elimizle de yoklarız, ateşlemek için.

NK : Kızıştı, kızıştı. Ateşlemek için diyorsun. Bu ateşi besler. Ateş rahimi besler. Kadındaki ateşin, Shakinah enerjisinin kökeni klitoristir. Aslında sen kadının pipisini uyarmış oluyorsun böylece. Mikroskopik anlamda pipisini sertleştirdin. Seninkisi istediği kadar sertleşsin. Tam sevişme olmaz.

EA : Peki erkek nasıl sevişmeli o zaman?

 

NK : Evrensel bir kaide var. Kadınla erkeğin sevişmelerindeki en önemli kural: Kadının çıkıntılarına, erkeğin girintilerine dokunmayacaksın.

EA : Kadının göğüslerine de mi? Yüzde doksan sevişmede kız hemen göğüslerini okşatıyor.

NK : Göğüsler besleme organıdır. Kadın çocuğunu oradan besler, erkek de anneden oradan beslenir. Çok tehlikeli. Aslında ufak tefek değmeler olabilir . Ama haz alsın diye uzun süren emişler olmamalı mesela. Ne olur o zaman? Erkek alt-beyinsel anlamda anal/oral bebeklik dönemine döner çünkü anasının memesini emdiği kayıtlara döner; yüzünü görmüyor ki memesini emerken. Sadece ağzı ile bir şeyler yapıyor. Kadın da enerji dünyasında bebeğini emzirmeye başladı. Daha başlangıçta kadın anne oldu. Meme uçları ile klitorise dokunulmayacak bu, bu kadar önemli. Uzun vadede de erkek boşalmaya gitmeyim, vajinal orgazmı hedeflemeli.

EA : Bunu nasıl yapacak?

NK : Eğer bir erkek boşalmaya hükmedemiyorsa, kadına vajinal orgazmı öğretemiyorsa, mutlaka tedavi görmelidir. Erken boşalma tahmin edilenden çok daha önemli bir sorundur. Yani kuyrukta kavga sorunudur. Bizim erkeklerimizin yüzde sekseninde bu sorun vardır. Ya da sertleşme sorunu. Ama doktora söyleyemezler bunu.

EA : Tabii erkek erkeğe konuşmalarda da çok ender söylenir bu sorunlar. Ama erkek kadını da sevişmeye katmak için klitorise başvuruyor sanırım. Ya da yeni bir kızla tanıştınız, içtiniz eve geldiniz. Sevişmek gerek en kolayı klitoristen uyarmak, hem çok da zahmetli değil.

NK : Tabii. En kolay yolu bu, kolaycılık; ama bu yol-su-elektrik olarak geri döner. Neden? Çünkü kadının klitorisi erkeğin anusüne enerji yolladı, kadın artık ateş rahim olur. Sen şimdi yanında bir ateşle yattın. Kadını ateş yapan sensin, kabahat senin. Bir de üstüne üstlük boşalın. Dayak yemiş gibi olursun. Ertesi gün yere bakarak yaşarsın.

EA : Erkek başkalarının yanında öyle yapmaz ama. Arkadaşlarına “dün gece o kadını götürdüm“ der.

NK : Tabii, onu kompanse etmek için bunu söyler. Abartır. Beş vurdum, altı vurdum anlatır. Öyle yapma, bir vur , pir vur.

EA : Özü bu sanırım.

NK : Nicelik değil, nitelik önemli. Toplumun erkekleri ya erken boşalıyor, ya sertleşemiyor ya da tembelliklerinden bunu yapmıyor. Halbuki bunu yapsalar , kadın pilini bulsa orada her şey güzel olacak. Adam da rahatlayacak. Kutsal Kâsesini bilen bir kadın çocuk alt-beyinli bir adamı da büyütebilir. Hatta erken boşalma sorunu oaln bir adamı da düzeltir, ereksiyon sorunu olan bir adamı da.

EA : Kısaca toplum düzeliyor.

NK : Ama bu bizim toplumumuzda ya da Dünya toplumlarında o kadar saklı tutulmuş bir bilgi ki. Dediğimiz gibi, Kutsal Kâse üzerindeki oyunları incelersen görürsün. Neden? Çünkü savaşlar bitsin istenmiyor.

EA : Bu konuda o kadar şey var ki.

NK : Bak, kadın Kutsal Kâse’yi öğrenirse yani vajinal orgazmı yaşarsa, bunu da hamile kalmadan yaşarsa, dokuz ay on günümüz rahat geçer yoksa sıkıntılı geçer. Hatta kadın bunu tanımamışsa pipiyi çocuktan ister. Hatta kız çocuğu olsa da. Erkekler de anneciklerinin sevgilileri oldukları için bir türlü büyüyemezler.

EA : Örneği çok

NK : Tabii ki. Şimdi birinci hedef, kuyruktaki rahimin libidosunu değiştirmek. Tüm toplumlar için en önemli bilgi de kadınların gebe kalmadan önce Kutsal Kâse’yi öğrenmeleri. Yoksa erkek dış görünüşte ne olursa olsun anneciğinin çocuğu olarak kalır. Çocuğun en büyük eğiticisi annedir. O Kutsal Kâse’yi bulamadıysa facia başlar.

EA : Gerçekten çok teşekkürler . Bize vakit ayırdığınız için ve toplumu sağlıklı kılmak için yaptığınız çalışmalar için. DerKi okurları da oldukça bu konu üzerine düşünecekler ve sizin kitaplarınızdan daha detaylı bilgi alacaklar umarım.

 

Daha detaylı bilgi için Nusret Kaya’nın www.psikoestetik.com adresinden bilgi alabilirsiniz.
Kaynak: http://pelinkokcu.blogspot.com.tr/2011/05/nusret-kaya.html

Yoruma kapalı.

MENÜ