DEPREMZEDE ÇOCUKLARA ÖLÜMÜ ANLATMAK

Bunu dillendirmesi bile zor ama…
… Deprem nedeniyle çocuklarımız da yetişkinlerimiz de büyük kayıplar yaşadı. Dolayısıyla çocuklara rehber olabilmemiz ve onların sağlıklı gelişimleri için onlara ölümü nasıl anlatacağımızı da bilmemiz gerek. Aşağıdaki DERİNSEL Youtube kanalımdan daha öncesinde ölümü anlattığım bir videomu lütfen detayıyla izleyiniz. Tüm bunlara ek olarak da değerli psikolog arkadaşım Ezgi Nur Şahin’in detay olarak verdiği diğer notlara da yine yazının devamından ulaşabilirsiniz. Sevgim, duam, sözüm ile kucaklarım…

ÇOCUKLARA ÖLÜMÜ ANLATMAK VİDEOSU:

ÖLÜM İLE İLGİLİ ÇOCUĞA DAHA ÖNCE YALAN SÖYLENMİŞSE:

Eğer yalan söylenmişse; “Ben kendim de çok zorlandım bu kayıpla, sana da sakin bir şekilde anlatamayacaktım o anda, buna hazır değildim. Ben hazır olmadan da sana aktarmakta da zorlandığım gibi hakikati söyleyecektim bir an önce”.

ÖLÜM AÇIKLAMASI İÇİN NASIL DAVRANMALIYIZ?

Ölümle ilgili çoğu çocuk daha derin sorular soruyor: O bizi görüyor mu, şimdi nereye gitti, neden ölüm var, neden insanlar ölüyor, ölünce ne oluyor gibi. Çocuğa ölümü yanıtlarken aslında şu duruma göre çocuğa cevap vermeliyiz. Burada ailenin tercihi nedir; inancı var mıdır yoksa inanç yok mudur diye detay öğrenmeliyiz (Kendi değerlerimizi empoze edemeyiz). Aile inançlı ise daha farklı bir açıklama yapılır, inançlı değil ise daha farklı bir açıklama yapılır.

Bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek var; inanç olduğu zaman ölüm endişesi azalıyor. Kayıp korkusu azalıyor. Bunların hepsi uzun zamandır ispatlı. Yetişkinde de ergende de çocukta da kaygı oranı düşük oluyor inanç varsa. Dolayısıyla inançlı bir sistemdeyse çocuk, tabi ki bu avantaj kullanılacak.

Her yaşta, inanç olduğu zaman diyoruz ki “Bu dünyada hayat bitiyor, başka bir dünyada hayat başlıyor”. Bunun kaygıyı hafiflettiği çok bariz çünkü tam bir son yok; zaman boyut değiştiriyoruz. Bu dünya boyutu bitiyor, başka bir yerde yaşam oluyor. Ama oradan burası, buradan orası asla görünmüyor, bir perde var gibi düşün. Küçük çocuklara daha somut anlatmak gerekiyor. “O bizi görüyor, duyuyor gibi ifadeler çocukların kafalarını daha da karıştırıyor. Gerçekle düşlemi karıştırmak; çocuk ne kadar küçük yaşta ise o kadar sıkıntılı demektir. “Peki, orada mutlu mu?” “Muhakkak öyledir, onu bilmiyoruz tabi, göremiyoruz ama çok mutludur herhalde”. Yanıtlar boşlukta kalırsa çocukta kaygı çok artar. Anne baba ölüm konusundan uzaklaşınca, daha küçüktür açıklamayalım dedikçe, kendi açıklama sistemlerini ona iletmedikçe, çocuk ölüm ve kayıp korkusuyla baş başa kalır. Onun için inançlılarsa bu şekilde anlatılmalı.

İnançlı değillerse de “insanlar doğar, büyür, ondan sonra çok çok uzun zaman geçer. Bir keresinde bir belgeselde görmüştüm; 120 yaşında gayet sağlıklı bir kadın vardı. Dolayısıyla 100, hata120 yaşına kadar yaşayan isnan var. Bizim şuanda bunu düşünmemiz gerekmiyor. Daha çok uzun yıllar var”.

Camide veda ya da mevlüt faydalı ama toprağın altına girme sahnesini de çocuklar görmemeli çünkü onlar için çok ağırdır bu. Ancak ergenliğin belki 2. dönemi 16-17-18. (14-15’i bile erken buluyorum) bu sahneyi görebilir.

“Ama camiye gelsin mi?” “Gelsin tabi. Sonuçta ne olacağı anlatılsın ve çocuk istiyorsa gelsin. Hayır ben oraya gelmek istemiyorum derse, tamam sen evde otur ablayla, biz gidip geleceğiz. Zorlanmaz ama teklif edilebilir”.

Muhakkak her çocuk ölümü sorar, derinin de derinine gider çünkü ölüm korkusu var. Her çocuk muhakkak ya 3, ya 5, ya 8 yaşında mutlaka bir noktada sorar zaten. Burada cennet cehennem bahsedilmemeli. Soyut kavramlara asla girilmemeli. Hele ki korku ifadeleri kullanılmamalı. Buralarda değiliz (yukarıdaki videoda detayları var).

Çocukların korku durumlarına karşı kullandıkları baş etme biçimleri:

Bir çocuğun korku karşısında iki yolu vardır; ya geri çekilecek, pasivize olacak ya da korkuya meydan okuyacak. Yani korkan değil, korkutan olarak. Bu önemlidir çünkü korku salan çocuk aslında çok korkan çocuktur, içinde yoğun endişeler var demektir. Yaşadığını yaşatarak maruz kalan değil, maruz bırakan olarak narsistik güç sağlıyor.

Küçük çocuğun normal korku dönemleri vardır; karanlık korkusu uzun süre devam edebilir çünkü karanlık yalnızlık demektir, her karanlıktan korkan çocuk patolojik değildir. Işık yak, uyuyana kadar yanımda bekle; bunlar çok tipiktir. Özellikle 8 yaşa kadar olabilir, 8 yaş egonun güçlendiği yaştır. Çocukluğun ve ergenliğin kaçınılmaz kaygılarının getirdiği, egonun güçsüzlüğünü gösteren bir durumdur. Çocuk tetiklendiği için destek isterse bu anormal değildir, ta ki ergenliğe kadar. 12 yaştan itibaren yapışma görmememiz lazım.

Ezgi Hanım’ın bizlere ilettiği diğer notları:

Ölüm korkusu ve çocuğa ölümü açıklama

Bu bütün korkuların temelinde ki ilk arkaik korkudur. Çocuk tarafından mutlaka ölüm sorgulanacaktır; bazen olay tetikler, bazen hayvan kaybı, bazen üst nesilden birinin kaybı. 3-4 yaşta olur, 5-6 ‘da olur ama mutlaka sorgular. Anne baba kaçınmamalı, inkar etmemeli, öyle bir şey yok biz ölmeyeceğiz demesi yanlış. Bunlar çocuğun ölümle baş edememesi için yapılan şeylerdir. Artık konuşabiliyorsa çocuk, travmanın etkisi zayıfladı demektir. Ölümü inkarın sonuçları korkunç olur.

Sözcüklere nasıl dökülmeli

Anne baba nasıl anlamlandırıyorsa o anlamı sakin bir şekilde çocuğa aktarmalı. Çocuk anne babayı konuya hakim görecek. Durup dururken böyle bir monolog yapılmaz. Çocuktan soru gelir veya bir olay karşısında çocuk dehşet içinde kaldı konuşamıyorsa fakat onunla yüzleştiyse konuşmamız lazım.

Cenazeye gidilip gidilmeme meselesi;

Cenaze hüznün paylaşılmasıdır, bir çocuğun ağlaması iyi bir şeydir. İçerideki çok çetin duygulanımların dışarıya atılmasıdır. 3-4 yaş çocuğun cenaze törenine gitmesine gerek yok ama 5 yaş üstüne teklif edilir. Toprağa verme sahnesi uygun gelmez, çok fazla olur, ergenler için uygun olabilir ama çocuk ikinci etaba katılmamalıdır. Evdeki dualar çok faydalıdır. Hüznü paylaşmak için büyük bir imkandır.

Mezar ziyareti

Açıklarken iki tür ebeveyn düşünülmeli. İnançlı olan ve inançsız olan. Kendi şahsi inanç sistemimizi zikretmiyoruz. Sorarız inançlı mısınız diye? İnançlı insanlara; “Dünyada doğmak var, ölmek var. Doğuyoruz, çook uzun yıllar yaşıyoruz. Sonra ölüm var. Ama biliyor musun; bu dünyada hayat bitiyor, buna ölmek deniyor. Başka bir boyuta geçiyoruz, orada yaşam devam ediyor. Orası burayı göremez, burası da orayı göremez”. Aile öbür dünya inancını bu şekilde aktarmış olur. “Peki, orada ne oluyor” der çocuk? Orada olmadığımız için bunu bilemeyiz ama güzel şeyler oluyor deriz. Önemli olan kavramın dehşetinin hafiflemesi lazım. Yani anne babayı ne hafifletiyorsa çocuğu da o hafifletir.

Cennet cehennem, gökyüzünden izliyor gibi sözler asla yok, bunlar ergenliğin meselesi.

İnançsız aile ne diyeceğiz diye danışan olarak sorduklarında önce biz sorarız; siz nasıl konumlandırıyorsunuz? Doğuyoruz, büyüyoruz ve sonra böyle bir şey oluyor.

Yoruma kapalı.

MENÜ