Kaç zamandır uyku ile ilgili yazı yazacağım fakat çocuklar, ev, araştırmalar, kitaplar, işler güçler derken bir türlü tamamlayamadım yazımı. Uzun zamandır da bu durumum böyle devam ediyor; pandemi ile birlikte kendime ayırabildiğim vakit daha da fazla kısıtlandığı için.
Uyku çoğu çocuklu evde sorundur. Bu sorunun nedenleri ise farklı konularda ve farklı alanlarda oluşabilir. Kimi zaman alışkanlıktan, kimi zaman tutumdan, kimi zaman sağlık sorunundan, kimi zaman da psikolojik nedenler gibi farklılıklar gösterebilir. O nedenle “şu sebepten dolayı uyku sorunu yaşanır” diye net cevap verilemeyeceği gibi, aynı zamanda her çocuk farklı olduğu için her cevap da çocuğa göre değişecektir. Ben izninizle kendi çocuklarımın cevaplarını sizinle paylaşmak istiyorum bu yazımda ve izlediğim tüm yolları da detaylarıyla aktarmaya çalışacağım ki hamileliğimden beridir uyku konusu çok araştırdığım bir konu ve konu uyku olunca gerçek bir disiplinim hep oldu. Şükür ki bu konuda bir sorun da yaşamadık (bir ara Hira’da gece terörü vardı ama. Ona da değineceğim). Bebekliklerinden beridir devam ettirdiğim düzenimizi çocukların yaş aralıklarına göre aktarmaya çalışacağım.
Sağlıklı uyku; sağlıklı öğrenmenin, sağlıklı büyümenin, sağlıklı zihin gelişiminin en önemli belirleyicilerindendir. Beslenmeye dikkat edildiği kadar uykuya da dikkat edilmelidir. Aslında bunun farkına varmak da çok önemli fakat uykunun öneminin aslında birçok aile tarafından çok da idrak edilemediğini düşünüyorum, fikrimce. Uyku bedensel ihtiyaç olduğu kadar, aslında zihinsel ve ruhsal bir ihtiyaçtır da. Aynı zamanda masaj etkisi vardır.
Mesela çocuk gün içerisinde oyun oynuyor, öğreniyor ama yeteri kadar uykusunu alamıyorsa, gün içinde öğrendiklerini pekiştiremez ve beyindeki nöronlar arasında yeni bağlantı kuramadığı ya da var olan bağları güçlendiremediği için öğrenmeleri kalıcı olamaz ve uykuyu alamadığı için de öğrenmeye hazır olamadan uyanır. O yüzden çocukların kesintisiz REM uykusuna ihtiyaçları vardır ve zihinsel gelişiminin hızlanması için kesintisiz gece uykuları çocukların mutlu ve sağlıklı olabilmeleri için ön koşuldur. Ayrıca çocuğun aktif uyku diye bilinen REM uykusunda salgıladığı hormonlar, zeka gelişimine ve bağışıklık sistemine de katkı sağlar.
Uykuya geçişte zorluk yaşanılmasının bir diğer unsuru da bilhassa uyumadan önce dijital ekranlara maruz kalmaktır. Ekranlardan yayılan ışık, dalga, görüntü; her biri çocuğun uyku durumunu eksi yönde etkiler ki uyku ile alakalı Fırat Çakır’ın Uykuya Dair Her Şey kitabını da okumanızı yürekten dilerim. Kitapta imla hatası bol olsa da, içeriğindeki bilgiler muazzam ve çok etkileyici. Bu kitaptaki bilgiler sayesinde hem yetişkinlerin hem de çocukların uyku düzeni hakkında oldukça bilinçleneceksiniz.
Dijital aletlere geri dönecek olursam; uykudan önce teknolojik cihazları çocuktan uzak tutmak, hatta mümkün ise prizda takılı cihaz bulundurmamak da uykuyu kolaylaştıracaktır. Çocuklarda Telefon ve Sosyal Medya yazımdan Güneş ve Hira’nın teknolojik aletleri kullanmasıyla alakalı bilgi paylaşımı yapmıştım. Bu yazıdan detaylarına ulaşabilirsiniz.
Bebeklik Döneminde Uyku
Bebeklik döneminde uyku, yine çocuktan çocuğa değişen bir durumdur ki uyku sorununun başlıca sebepleri stresli bir hamilelik, stresli ev ortamı, gaz problemi ve yeni doğan bebeğin alışma süreci en çok rastlanılan durumlardandır. Elbette, yeni doğan bebeğin uyku problemi var ise ilk önce yapılması gereken doktora başvurmaktır ki uyku nedeninin fizyolojik olup olmadığı öncelikle bir kesinliğe kavuşturulmalıdır.
Fizyolojik bir sorun yok ise, ikinci bir neden gaz problemi olabilir. Böyle bir durumda bebeğin karnına yapılacak masajlar, bacak ve kol hareketleri onu rahatlatacaktır. Yine doktorumuzun gösterdiği basit masaj teknikleri ile de bebek rahatlatılabilir. Ayrıca “yine doktorunuzun tavsiyesi ve onayı ile” bebeğe anason ya da kimyon verilebilir ama dediğim gibi, lütfen bu noktada doktorunuza danışın. Aynı şekilde anne de yemeklerde kimyon tüketebilir, olası gıda alerjisine karşı kendi beslenmesine de dikkat edebilir (mesela kakaolu yiyecekler ya da süt ürünleri de anne sütü alan çocuklarda çok ciddi alerjiye neden olabileceği için anne özellikle de ilk zamanlarda beslenmesine daha da dikkat etmelidir). Ayrıca bebeklerim yeni doğan iken çok işime yarayarak kullandığım reflü yatağı da uyku konusunda yardımcı olmuştu. Evde de misafirlikte de çok rahat taşıyabiliyordum. Bebekte reflü görünsün ya da görünmesin, her halükarda kullanmanızı tavsiye ederim. Fakat gene de yüz üstü yatıracağınız zaman bebeğinizin gözetiminizde olmasına dikkat edin.
Bir diğer önemli konu ise bebeğin aç olup olmaması. Bebek aç ise uyumaz. Emzirdikten sonra da uykuda gaz olmaması için yine mutlaka gazı da çıkarılmalı. Bebeği dik tutarak, karnı omzunuzda olacak şekilde sırtına elinizi kubbe gibi yaparak hafif sert dediğimiz sertlikte vurmanız ve sırtını sıvazlamanız ile bebeğiniz gazını çıkaracaktır. Buna rağmen gaz sancısı çekmeye devam ederse masaj ve el bacak hareketleriyle yardımcı olabilirsiniz. Alt temizliği de elbette önemli olan bir diğer durum.
Yine yeni doğan bebeklerde sık rastlanılan ve Hira’nın bebekliğinde benim de muzdarip olduğum bir konu daha var ki, o da kolik olma durumu… Çocuğumu Sesle Uyutmak Doğru Mu? yazımda detaylıca bahsettiğim beyaz gürültü, çocuğun sakinleşmesine katkı sağlıyor. Yeni doğan bebek anne karnında iken ağırlıklı olarak su sesi, annenin bağırsak ve kalp sesi gibi seslere alışık olmasından ve Dünya’ya henüz alışamamasından dolayı henüz adapte olamayabilir. Bunun bir diğer nedeni de hamilelik döneminde annenin stres ya da üzüntü yaşaması, kaygı duyması gibi durumların bebeğe hormanal olarak geçmesinden dolayı da yaşanıyor olabilir. Böyle bir durumda beyaz gürültü dediğimiz sesler, bebeğin sakinleşmesine yüksek ihtimalle katkı sağlayacaktır çünkü çocuk alışık olduğu yeri; anne karnını hatırlayıp kendini güvende hissedecektir. Çocuğumu Sesle Uyutmak Doğru Mu? yazımdan daha da detaylı okuyabilirsiniz. Beyaz gürültünün kısaca tanımı ise şudur: Aynı anda çıkan onlarca sesin birleşimini beyin ayırt edemez ve böylelikle uğultu niteliğinde tek ses duyulur. Bunu tıpkı tüm renklerin birleşiminin beyaz renk oluşturması gibi de düşünebiliriz. Saç kurutma makinesi, süpürge sesi, araba motoru sesi gibi cihazlarda da beyaz gürültü bulunduğu gibi dalga sesi, su sesi, yağmur sesi, şelale sesi, sallanan ağaç sesi, rüzgâr sesinde de beyaz gürültü bulunur. Hira’daki bu durumun çaresini de Kolik Bebek yazımda bahsettiğim yöntemde bulmuştum ve saç kurutma makinesi sesini YouTube kanalımda paylaşmıştım. Dilerim, kolik durumu yaşayan tüm bebekler için şifa olsun.
Uyku Düzeninin İlk Tohumları Bebeklik Döneminde Atılır
Bebeğin uyku düzeni, doğumuyla birlikte oluşturulmalıdır çünkü yaşamın ve sağlığın önemli parçalarından biri olan uyku, insanın doğumuyla birlikte süreklidir ve düzen en başta kurulduğunda çocuk için de en sağlıklı uyku düzeni oluşturulur. Ve her seferinde vurguladığım gibi; her çocuğun hikayesi ve nedeni farklı olduğundan uyku konusu altında incelenilmesi gereken birden fazla konu ya da durum da söz konusu olabilir. O nedenle nokta atışı cevap olamaz. Çocuğun kendi cevabını bulmak için çocuğu tanımak ve uyku düzenini sağlamak adına uykuda sorun yaşıyor ise nedenlerini bulmak gerekir. Ayrıca uyku düzenini ilk zamanlardan itibaren oluşturacağım diye lütfen kaygı ve stres yaşamayın çünkü kaygı, stres gibi durumlar bebekte olumsuz etki oluşturabilir. Ayrıca her şeye rağmen, yine de bebekte uyku rutini oluşturulamadıysa, sonradan hiçbir şekilde oluşmaz diye elbette bir kaide de yoktur. Burada vurgulamak istediğim şey, bebeklerin aslında rutini sevmesi, bunu istemesi ve kurallara sadık kalmasıdır. O nedenle düzen oluşturma çok önemlidir. Mesela uykuya yatırmadan önce pijama giydirmek, uyku öncesi belli oyunları oynamak ya da belli kitapları okumak, uyku arkadaşı bir nesne ya da oyuncağı varsa onu vermek gibi rutinler oluşturursanız, uykuya şartlanma konusunda daha rahat olursunuz.
- Yeni doğan bir bebeğin gece gündüz kavramı yoktur. Ayrıca anne karnında gündüzleri uyur, geceleri de uyanıktır. O nedenle, bebeğe gece uykusunun düzenini sağlayabilmek için belirli bir saat aralığı seçin ve bu saat aralığına her zaman uyun (Benim seçimim ikindi kerahat vaktinin geçmesinden hemen sonrası, yani akşam ezanı ile birlikte başlayan saat dilimi. Kerahat vakti konusuna da yazının devamında ayrıca değineceğim çünkü bebekler dahil, hepimiz için önemli bir durum da bu detaydır).
- Yeni doğanda rutini sağlayabilmek için (gözünü bile açamayan bir bebeğin anlamadığını düşünmeyin, gerçekten anlıyor) dikkat edilmesi gereken ikinci bir nokta da, uykuyu geçireceği yerin ve yatağın hep aynı olması. Konu uyku konusundaki rutinler ise, bu konuda asla esneklik sağlamadım (bilhassa bebekken. Şimdi ise misafirimiz varsa ya da biz misafirlikte isek, ancak o zaman uyku saati kuralını kaldırıyorum ki misafirlere saygısızlık olmasın, rahatsız hissetmesinler diye. Onun dışında muhakkak aynı saatte uyuyorlar ve misafirlikte isek de erken ve düzenli uykuya alışık oldukları için çok da fazla uyanık kalamıyorlar, sızıyorlar). Bir aylık Karadeniz turumuzda bile bu kuralı hiç değiştirmedim ve çocuklar dışarıda olmalarına rağmen, her akşam sekizde uyudular.
- Konu yeni doğanlarda uyku ise, bebekler ellerini hareket ettirip kendilerini uyandırdıkları için ilk zamanlarda asla sıkı sıkıya olmamak şartıyla, yalnızca elleriyle kendini uyandırmaması için hafif bir kundak yapabilirsiniz. Ayrıca uyanacak gibi olduğunda, sırtına yine hafif hafif pışpış yapabilirsiniz. Sadece yeni doğanken değil, her yaştaki gece uykusu diliminde, mümkün olduğunca bebeği hızlı bir şekilde tekrar uyutmaya çalışın.
- Bebeği battaniye ya da çarşafı salıncak yaparak sakın uyutmayın çünkü alışıyorlar ve uzun bir süre boyunca yalnızca bu şekilde uyuyorlar. 3 kiloluk bebeğin birkaç ay sonra 10 kilo olacağını unutmayın 🙂
- Gece ne kadar sık uyanırsa uyansın ışıkları açmayın, odasını en fazla loş ışıkta aydınlatın, yüksek sesle konuşmayın ve başka bir odaya; hele ki televizyon, ışık, insanların olduğu odaya götürmeyin.
- Ninni ve uyku müziklerini uyku sırasında deneyebilirsiniz. Çocuğu rahatlatacak ve uykuya geçişe yardımcı olacaktır.
- Evde (ve özellikle de bebeğin odasında) sarı ışık kullanın çünkü beyaz ışığın içerisinde mavi renk daha fazla olduğu için uykuyu kaçıracaktır. O nedenle de iş yerleri ve hastane gibi ortamlarda beyaz ışık kullanılır. Evde ise sarı ışık kullanılması her zaman daha iyi bir seçimdir ve doğru olandır.
Gece Terörü
Diğer bir adı da uyku terörü olan bu bir tür hastalığı duymuş muydunuz? Duymadıysanız şayet, umarım duymak ya da deneyimlemek zorunda kalmazsınız… Hira’nın 2 yaşındayken başlayan gece terörü şimdilerde anca bitti (4 yaşına girmek üzere).
Gece terörü her yaşta görülebileceği gibi, çocuklarda genellikle 2 -6 yaş aralığında görülebilir imiş. Çocuk gece uykuda uyanır ve aslında gözleri açık olsa bile hala uykudadır. Korkar, bağırır, sakinleşmesi biraz vakit alır. Böyle bir durumda paniğe kapılmamak, çocuğu uyandırmamak, izin veriyorsa sarılmak ve rahatlatmak önemlidir.
Gece terörünün nedenlerini araştırdığımda karşıma çıkan sonuçlar şöyle idi: Bir çocuk uyku terörü yaşıyorsa, baş edemediği bir sorunu olabilir ve bu da gece terörü olarak yansıyabilir fakat sabah uyandığı zaman geceyi hatırlamaz, yani aslında uyku halindeyken böyle davranır. Bu durumun birçok nedeni olabilir. Ben olayı çözmeye çalışırken, Hira’nın yaşadığı farklı şeylerin olasılıklarını elimde tutmaya çalıştım. Bu şekilde yol izlediğimde seçeneklerim şunlardı: Gece terörü başladığında Hira’yı okula göndermiştim ve çocuk okulu istemiyor olabilirdi. Travma yaşayacak hiçbir şey olmadığına emindim, travma da uyku terörü için bir seçenek çünkü. Bir başka seçenek de televizyon ve iPad gibi oyunlar mesela. Hira televizyon çok az izliyor ve izlediği her şey de önce benim gözlemlediğim programlar oluyor. O yüzden televizyondaki herhangi bir kahramandan dolayı etkilenmiş ve gece korkuyor da olamaz idi. Aynı şekilde bilgisayar ya da iPad ‘de hiç oyun oynamadığı için böyle bir olasılık da bizim için geçerli değildi fakat tüm olasılıkları özellikle sıralıyorum ki uyku terörü yaşayan diğer çocuklar için annelere naçizane bilgi olsun. Bizim olasılıklarımıza geri dönecek olursam; en kuvvetli ihtimal okula gidiyor olması idi. Okula alışmıştı ama çocuğun iç dünyasında ne yaşadığını bilemiyoruz, taa ki dışarıya huzursuzluk, uyku terörü, hırçınlık gibi davranışlar sergilemediği sürece. Aynı zamanda çocuk gün içerisinde çok yorgun ise de geceleyin uyku terörü yaşabilir. Yani zihinsel olduğu kadar, aslında fiziksel bir neden de olabilir. Rutinlerin değişmesi de yine uyku terörüne neden olabilir. Bu rutinler bazen tahmin edilebilir bir durum iken, bazen ise tahmin edilemeyecek kadar ince detaylardır. Mesela ev değişikliği ya da anne baba ayrılığı tahmin edilebilir iken, abla ya da abisinin okula başlamasıyla birlikte hayatlarına dahil olan ev ödevinin, evdeki rutini değiştirmesine ve abla ya da abiye ödev vesilesiyle daha fazla ilgi gösteriliyor algısı oluşabilmesi nedeniyle bile çocuk için rutin değişikliği sayılabilir. Bir başka seçenek de; çocuğun gün içinde yaşadığı hayal kırıklığı, üzüntü, stres gibi duygu durumlarının çocuk tarafından atılması için ağlamasına izin vermek yerine unutturulmaya çalışılmış ya da duygusu bastırılmış ise, yine gece uykusunda böyle bir durumun yaşanmasına neden olabilir.
Kimi çocuklar sorunları olduğunda bunu yansıtmak yerine hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyorlar fakat gece uykuları da bu çocukları uyku terörü olarak ele verebiliyor. Uyku terörü, açıklamasını yukarıda da yaptığım gibi; çocuğun gece uykusunda gerçekleştiği ve hatırlamadığı, çığlık atarak, tekmeleyerek ve kimi zaman farkında olmadığı için çarpmalardan ötürü kendine zarar vererek kendini gösterebilir. Parasomnia diye adlandırılan bu durum bir tür davranış bozukluğudur. Ek olarak, epilepsi rahatsızlığı ile uyku terörü karıştırılmamalıdır. Ebeveynin bu noktada iyi gözlem yapması gerekir. Kabusa benzemesine rağmen uyku teröründe durum daha farklıdır; çok daha korkutucu, çocuğu uyandırması çok zor veya neredeyse imkansız, aile için de ürkütücü bir durumdur.
Neden Ben Uyuyorum?
Kendi çocukluğumdan hatırlıyorum: Annemle babam uyku saati geldiğinde bizi yatağa gönderirlerdi ama kendileri içeride televizyon izlerlerdi. Bizi uykuya yatırıp kendileri içeride oturunca, benim de bırakın uykuya dalmayı, aksine uykum kaçardı ve aklım hep oturma odasında kalırdı çünkü onlarla birlikte kalmak isterdim. Onlar uyanıkken benim uykuya gidiyor olmamı haksızlık olarak algılardım.
Empati kurup kendi çocukluğumu düşündüğümde, bu anımdan hep pay çıkarırım ve faydasını da görmüşümdür. Çocuğun yaşı kaç olursa olsun; ister bebek, ister 5 yaş çocuğu, eğer siz evde televizyon karşısında oturuyor ve sohbet ediyorsanız ya da bir şekilde onlar uykuya giderken sizin uyumadığınızı biliyorlarsa, çocuğa uyku saati bir çeşit ceza ya da elinden alınan bir hakmış gibi gelebilir. Bu nedenle, çocukların uyku saati geldiğinde televizyonu ve diğer tüm odaların ışıklarını kapatın. Ne zaman ki gerçekten REM uykusuna geçerler ve sizin uyumadığınızı gerçekten fark etmeyecek kadar uykuya dalarlarsa, ancak o zaman oturma odasına geçin. Bu kural kimi aileler için zor olabilir fakat benim fikrimce çocuklarda uyku düzeninin ve sağlıklı uykuya geçememelerinin, geç yatmaların en büyük nedenlerden biri budur aslında… Aynı şekilde, içeriden gelen sesler de çocuğun aklının sizde kalmasına neden olacağı için, yine her durumda aslında sessiz olunmalıdır… En önemli püf noktalarından biri budur kısacası…
Çocuk Anne İle Uyumalı Mıdır?
Bu sorunun cevabına detaylıca Psikoestetik ve Çocuğun Anne Babasıyla Uyuması Doğru mu? yazılarımda bahsetmiştim. Başlıkların üzerine tıklayarak, yazılara ulaşabilirsiniz ki her iki yazıyı da lütfen okuyun. Çünkü ve aslında o iki yazı da, uyku ile ilgili derin detaylar barındırıyor. Nusret Kaya’ya göre çocuğun tek başına uyuması ve hiçbir zaman anne ile uyumaması gerekiyor ki haklı da fakat ben arada yumuşak bir geçiş olmasından yanayım. O yüzden hangi sıklıkla çocukları yanımda uyuttum, ne zaman ayırdım ve hepsinin neden’i, niçin’i, nasıl’ı bu iki yazıda mevcut. Psikoestetik yazısında ayrıca cinsel yaşam, sünnet, kadınlar arası kavgaların nedenleri (kayınvalide – gelin, elti – görümce, arkadaş vb), iki kardeş arasındaki yaş farkı, libido, erken boşalma, vajinal boşalma gibi konulara değinirken, Çocuğun Anne Babasıyla Uyuması Doğru Mu yazımda ise bebeğin zihinsel ve psikolojik durumuna değindim.
Ne Zaman Uyumalı ve Uyumamalıyız?
Yetişkinler için uykuya da kısaca değinecek olursak, yukarıda da bahsettiğim gibi Fırat Çakır’ın kitabını bu noktada okumanızı tavsiye ederim, öncelikle bunu tekrar hatırlatmak istedim.
Bilhassa emziren anneler için uyku çok daha kıymetlidir çünkü emzirmek için uyanan evlatlarımız için gece uykularımız oldukça sık bölünürken, gündüzleri de zaten koşuşturmacalardan yine oldukça yorgun da düşeriz üstelik. Emzirme ile birlikte salgılanan Progesteron hormonu, annenin uykusunu da düzenler imiş fakat yine de bunu annenin kendisine sorun bir de… Canım anneler, her bir anneye sarılasım geldi cümlenin tam da burasında, emzirme dönemimi hatırlayınca…
O dönem ve sonrasında ben uykuda şifayı kaylulede bulmuştum ki artık mümkün olduğunca kayluleyi sık yapmaya çalışıyorum. İslam’da da yeri çok kıymetli olan kayluleye İspanya’da da siesta deniliyor. Yani diğer bir deyişle öğle uykusu fakat bildiğiniz saatlerce uyumak değildir kaylule. Belli bir zaman aralığında ve kısacık bir süreliğine yapılan kaylule, hormonal dengeden tutun da zihinsel, bedensel, ruhsal anlamda her yönden şifası bol bir uyku çeşididir. Kuşluk vaktinden başlayıp, öğleden biraz sonrasına kadar devam eder. Yarım saatlik kaylule, iki saatlik gece uykusuna denk gelir. Sara Mednick’in yaptığı bir araştırmada, kayluleye yatan kişilerde, birbirinden bağımsız kelimeleri hatırlamakta daha başarılı oldukları gözlemlenmiş. Ayrıca zekayı geliştirdiği gibi stresi de azaltır ve kalp krizi, felç, obezite ve diyabet riskini de düşürür.
Yine bebekli bir anneye uyu demek, hele ki gündüz uyu demek ayıptır, kabahattir, biliyorum ve bunun için af diliyorum fakat mümkün olabildiğince, başarabildiğiniz kadar çok, kendiniz için lütfen 20 dakika da olsa, kaylule için zaman ayırmaya gerçekten gayret edin ki ben vakitsizlikten gece gündüz hep bir telaş içindeyken ve çok az uyurken, kaylule ile durumu toparlıyorum. Kaylule, bilimin de onayladığı ve tavsiye ettiği bir uyku çeşididir ve bence tamamen nimettir…
Buna ek olarak, kerahat vakti uykularından da lütfen uzak durunuz. Güneş’in doğuş, batış ve tam tepede olduğu zaman dilimlerine kerahat denir. Bunu yalnızca dini açıdan da söylemiyorum. Yine bilimsel açıklamalara göre kerahat vakti uyumak (bilhassa da gayluleden ziyade feylule uykusu), bedenin hormonal, zihinsel ve ruhsal dengesini bozmaktadır.
Kaylule yapıp, kerahat vaktine de dikkat edersek, yani bu güzel adeti yok etmezsek şayet; sağlık da, bereket de, huzur da sürekli olur. Bu inancım hem maddi hem de manevi anlamdadır.
Kendi uyku düzenimize de ayrıca değineceğim ama burada da yeri gelmişken belirtmek isterim: Çocuklarımı bebekliklerinden beri muhakkak saat 8’de uyuttum ve bu düzen hiç şaşmadı şükür fakat Hatice Misge ablam kerahat vakti uykularının çocuk ve bebeklerde de olmaması gerektiğini söyledikten sonra, hatta çocuklarda daha bile dikkatli olunması gerektiğini söyledikten sonra, çocukları yaz aylarında akşam ezanından hemen sonra; kabaca bir saat vermem gerekirse 9 civarlarında uyutmaya başladım. Çünkü yaz aylarında saatin sekiz olması demek, kerahat vakti demek. Bunu lütfen ve sadece dini olarak değerlendirmeyin. Kerahat vakti uykuları ve kaylule bilimsel olarak da kanıtlanmış bir gerçektir.
Geçiş Nesnesi
İkizimin küçükken uykuya geçiş nesnesi olarak kullandığı bir yazma vardı, annemin yazması. Herhangi bir yazma değil ama, uykuya geçişte yalnızca o eski kırmızı yazma olacak. Başkasıyla uyumazdı 🙂 Benim de eski yastıkları bilirsiniz; hani kanaviçeli ve yastığın uç kısmı satenden olanlar. Ben de o yastıkla uyurdum ve o saten olan kısma dokunmak uykuya geçerdim. Başka türlü uyuyamazdım.
Çocukların kendilerini güvende hissetmelerini sağlayan ve onlara anne sıcaklığını çağrıştıran nesnelere geçiş nesnesi denir. Geçiş nesnesi herhangi bir oyuncak, battaniye ya da bez parçası bile olabilir fakat burada dikkat edilmesi gereken şudur: Sizin seçtiğiniz bir nesneyi çocuk geçiş nesnesi olarak kabul etmez. Daha da doğrusu, her çocuk geçiş nesnesi kullanmayacağı gibi, geçiş nesnesi kullanan çocuklar da kendileri ile sıkı bağ kurdukları bir nesneyi, tamamen doğal olarak kabul eder, herhangi bir zorlama ya da alıştırma ile değil.
Yeni doğandan itibaren uzun bir müddet çocuk kendisini annesinin bir uzvu sanır ve zamanla benlik duygusu gelişir ki blogta 2 yaş sendromu ile ilgili yazılarımda bu konuya naçizane değinmiştim. Okumanızı dilerim. Çocuk dış dünyaya geçiş yaparken, anne sıcaklığını ve güvenini çağrıştıran bir nesne ile bağ kurabilir ve genellikle bu normal bir durumdur. Daha somut bir örnek olması açısından, kendimizden örnek vereyim: Mesela bizde Güneş geçiş nesnesi kullanmadı fakat Hira’nın meşhur bir oyuncak ayısı var, ismi de Ayıcık. Şimdi aralarındaki bağ eskisi kadar olmasa da Ayıcık hala onun için çok kıymetli. Şu sıralar eskisi kadar yanına almasa da, bilhassa da birkaç ay öncesine kadar Hira Ayıcık’la sürekli birlikteydi ve Ayıcık hep kontrolündeydi, yanındaydı, ona aitti, kimseye dokundurmazdı ve Ayıcık’a karşı inanılmaz bir sevgi bağı vardı. O yüzden Ayıcık Hira için geçiş nesnesiydi.
Bir geçiş nesnesi olan Ayıcık, Hira’nın dış dünyaya alışmasına katkı sağlayan harika bir dost. Hira nerede olursa olsun onun kendi iç dünyasını, güvenliğini, konforunu sağlayan, ona gerçekten yardımcı olan bir arkadaş. O herhangi biri ya da herhangi bir oyuncak da değil. O da tıpkı biz insanlar gibi ismi olan, saygı duyduğumuz, kabul ettiğimiz ve aileye dahil ettiğimiz, yemek yerken bile ona da ikram ettiğimiz biri çünkü Hira’nın dış dünyaya yumuşak geçişini sağlayan ve onun dünyasında gerçek bir karakter olan Ayıcık, bizim de sevgi ve saygı ile kabul ettiğimiz bir aile üyesi.
Çocuk için bu denli önemli ve kıymetli olan bir oyuncağı da (kimileri atmamı söylese de!) hiçbir zaman atmadım, kaldırmadım, zarar vermedim, eleştirmedim ve saklamadım. Eğer sizde de bir geçiş nesnesi var ise, elbette ve mutlaka psikoloğunuza danışın ki detayları ve bağımlılığını bir uzman muhakkak görüp değerlendirsin fakat böyle bir dost ile çocuğunuzun arasına sakın girmeyin. Bu gerçekten önemli bir detay.
Şimdi, Hira ile Ayıcık hala yakın dostlar ama eskisi kadar sürekli elinde değil çünkü artık stres ve kaygı anlarında ya da güvende hissetmek istediği durumlarda, başa çıkabilmek için büyüdükçe daha mücadele edebiliyor. Hira Ayıcık’ı tamamen bıraksa bile, onu hiçbir zaman atmayacağım ve hep saklayacağım. Onun için bir hatıra, büyüyüp kocaman bir birey olduğunda hep kıymet verdiği miras niteliğinde manevi bir hediye olarak da kalacak çünkü biliyorum ki Ayıcık onun için farklı ve derin anlamlar taşıyor. Kimi zaman Ayıcık onun için kontrol edilebilir bir alan iken, kimi zaman da ona yardımcı olan bir arkadaş. Hatta keşke benim annem de o kanaviçeli, saten başlıklı yastığımı hiç atmasaydı, saklasaydı da ben de hala ona sahip olsaydım… Benzer bir yastık bulsam hemen alacağım ama karşıma da çıkmadı hiç 🙂
Çocuğunuzun bir geçiş nesnesi var ise sakın o geçiş nesnesinden rahatsız olmayın. Hele hele ki sakın atmayın, saklamayın, zarar vermeyin. O nesneden rahatsız olursanız şayet, bu durum çocukta daha çok kaygıya neden olabilir ve hepten bağımlı olabilir. Geçiş nesnesi demek, güven sorunu olduğu anlamına gelmez. Elbette her çocuk için geçiş nesnesi olmak zorunda değil fakat geçiş nesnesi kullanan çocuk da kullanmayan çocuk da, onun sağlıklı olup olmadığını göstermez. O nedenle lütfen kaygı duymayın.
Bizim Evde Uyku Düzeni
Yukarıdakilere ek olarak, bizim evde uyku düzenini nasıl sağladığıma dair ek bilgi ve alışkanlıklarımızdan bahsetmek istiyorum biraz da:
Bebekliklerinden beridir gece gündüz kavramını anlamaları için, yazıda da bahsettiğim gibi hep bir rutinim oldu; hem saat, hem mekan, hem düzen, hem devamlılık anlamında. Bu rutinin bozulmaması ve alışkanlık haline dönüşmesi için özellikle de ilk zamanlarda dikkatli davrandım.
Uyku esnasında muhakkak çok az ışık veren (aslında uzmanlar zifiri karanlık diyor fakat emzirme, alt değiştirme gibi durumlar olduğu için çok az veren bir ışıkta) lamba kullandım ki tercihim tuz lambası oldu.
Karınlarının tok olmasına ve fizyolojik bir rahatsızlıkları olup olmamasına, altlarının kuru olmasına, terleme ya da üşütme gibi bir durum yaşanmamasına dikkat ettim.
Uykudan önce hem zihinsel hem de bedensel aktivite için onlara vakit ayırdım.
En önemlilerinden bir tanesi de, uyku saati geldiğinde herkesin uykuya hazır olması için gayret göstermem oldu açıkçası. Televizyon açık değildi gibi… Sanıyorum ki birçoğumuzun en önemli sorunu bu aslında…
Uykuya geçişte ninni (ama her ninni değil, özel olarak kullandığım birkaç ninni var, Instagram story’lerimde de paylaştığım) ve kalimba kullandım hep (aslında bir de Kur’an dinletiyordum özellikle de bebekliklerinde. Ek bilgi olarak bunu da vermek istedim). Uykuya geçişte anne sesi, masal, yumuşak müzikler ve kalimba çok etkilidir. Kalimbayı da bazen çalarak, bazen de dinleterek kullandım ki tam fayda sağlaması için aslında çalmanız muazzam olur. Kalimbayı kullanmamış ya da tanımayan arkadaşlarım için kısaca bahsetmem gerekirse;
?Kalimba amatörce, rastgele tuşlara vursanız bile terapi etkisi yapar, dinginlik ve huzur verir ?Afrika’da psikolojik rahatsızlıklar için kullanılı ?Bebekleri uyuturken kullanılır ?Kalimba piyano ile aynı kazanımları sağlayan fakat piyanodan çok daha kolay öğrenilen bir müzik aletidir ve piyanoya kıyasla çok daha uygundur. Bu da avantaj sağlar. ?Sağ ve sol beyni çalıştırır ?Konsantrasyonu artırır ?Dikkat eksikliğini düzeltmeye yardımcı olur ?El-göz koordinasyonu sağlar ?Flüt çalmak kadar kolaydır. ?Gecko marka, kalimbada dünyada en iyisidir ?Kalimbaya 1 piyano dersi kadar ücret ödersiniz ve herhangi bir özel ders almadan kendi kendinize öğrenebilirsiniz ?YouTube ve Instagram’da da çok fazla kalimba notasına ulaşabilirsiniz ?Her türden müziği çalabilirsiniz. Ayrıca kalimba soran çok arkadaşım olduğu için @geckokalimba.turkiye ‘den (benim kullandığım kalimba) indirim rica ettim hepimizin daha rahat ulaşabilmesi için ve sağ olsunlar kırmadılar beni. O nedenle @geckokalimba.turkiye ‘nin Instagram sayfalarına mesajla ulaşıp, Şule Alkış indirimi diye bir sorun derim naçizane. İnşallah ki inisiyatif olarak ek indirim hakkı alabilirsiniz. Bu da benim naçizane, evdeki miniğine bir jestim olsun, katkım olsun, vesilem olsun 🙂
Masal okurken mimiklerimi, ses tonumu, ses hızımı ve tonlamalarımı masala ve uyku saatine uygun olacak şekilde ayarlıyorum. Ve tabii ki masal kitabının içeriği de çok önemli çünkü tam uykuya geçiş esnasında üst beyin tarafından algılanmasa bile, beyin hiçbir zaman uykuda olmayacağı için tüm sesleri de her frekansı çektiği gibi çekecektir. O nedenle de kitaptaki kelimelerden tutun da verdiği mesaja varana kadar önemsiyorum. Hatta bazen bilim kitapları okuyorum (ses tonlamalarım ile masal okur gibi okuyarak) ki beyin aşina olsun diye. Bu, benim fikrim bu arada. Dilerseniz bu noktayı siz de araştırın.
Evde misafir olmadığı ya da bizim misafirlikte olmadığımız sürece, muhakkak uyku saatinde yatarlar. Rutin dengesi her yaş çocuk için önemlidir ve çocuklar her zaman rutini isterler aslında.
Uyku saatine geçiş için sıkıntı yaşanılan durumlarda ise tavrım Çocuğa Karşı Kararlı Olmak mı Yoksa Otoriter Olmak mı? yazımdaki gibi oldu. Ki sadece uyku için değil, her zaman için bu şekilde davranmaya ciddi özen gösteriyorum.
Kokunun insan için önemini ve psikolojik etkilerini lütfen araştırın. Hatta kitabım Hare’de de değinmiştim. Okumanızı dilerim. Kokunun önemini bildiğim için ve difüzörün insan sağlığına etkilerini de bildiğim için uykuya geçişte difüzör kullanıyorum fakat her difüzör bu anlamda sağlıklı değildir ve ben de doğru ürüne ulaşana kadar farklı ürünler de kullanıp, deneyimleyip, ürünlerin özelliklerini de iyice araştırıp, kaliteli ve sağlıklı olanına öyle karar verdim. Difüzörün içinde normal zamanlarda genellikle karanfil ya da portakal çiçeği ya da melisa ya da okaliptüs ya da lavanta sıklıkla tercih ettiğim organik yağlar olmak üzere, hasta oldukları zaman ise yine okaliptüs, nane, kekik, çay ağacı, limon otu, limon, hint defnesi de en sık kullandıklarım arasında. Ayrıca difüzör ve kullanılan yağlar havadaki bakterilerden de koruyabildiği için ve doktorumuz da tavsiye ettiği için kullandığım bir alet ve mümkün ise her evde olması gerçekten çok iyi olur. Ayrıca doğal oda parfümü…
Difüzör ve oda lambası dışında hiçbir aleti fişte bırakmıyorum ve odada zaten hiçbir şekilde ipad ve bilgisayar bulunmadığı gibi, teknolojik cihazlardan uzak tutuyorum. En azından odaların da bari olmasın ki bu da aslında gözümüzle göremediğimiz bir tür kirlilikten arınmak için yaptığım bir tür temizlik çeşidi… Ayrıca televizyon, ipad, bilgisayar, telefon gibi aletleri kullanmakla ilgili blog yazılarımı da okumanızı dilerim.
Bu konudan aslında diğer yazılarımda detaylıca bahsetmiştim ama koronadan sonra tekrar ele almak istediğim ve yavaş yavaş ama kesinlikle kontrollü olarak kullandırttığım ve günde abartısız en fazla yirmi dakika ve hafta en fazla iki defa olmak üzere kullanmalarına izin verdiğim bir telefon uygulaması dışında, hiçbir şekilde oyun adı altında bir uygulamaya izin vermiyorum (İleride elbette süreyi artıracağım ve doğru uygulamalar bulursam onları da kullanacağım ama şu an daha yeni yeni tanıştırıyorum ki Güneş 7 yaşında). İlk fırsatta bununla ilgili de dediğim gibi tekrar bir yazı paylaşacağım ki şu an geçiş sürecinde olduğumuz için, yavaş yavaş çocukları teknoloji ile tanıştırmaya başladım. Bu konu benim üçüncü katı kuralımdır: Birincisi uyku, ikincisi paketli gıda, üçüncüsü de teknolojik alet kullanımı. Ve bu konuya değindikten sonra kısaca tekrar belirtmek isterim ki bu tür cihazlara maruz kalmamaları da önemli aslında ki yürekten ama naçizane şunu söylemek isterim: Bu konuda dikkatli olun ve uyku öncesi bu cihazları ellerine vermeyin.
Uyku eğitimlerine hiçbir zaman sıcak bakmadım ve asla doğru bulmadım. Çocukları hiçbir zaman ağlatarak ya da güvensiz bir ortamda yalnız bırakarak, uyusunlar diye onların ağlamasına ya da korkmalarına kayıtsız kalarak, sırf alışacaklar diye onların psikolojik durumlarını sarsarak onlara yanaşmadım. Çocuk uykuya çok mu direniyor; uyku ile ilgili bu yazının en başından sonuna kadar bahsettiğim tüm ortam ve koşulları gerçekten sağladıktan sonra yine de karşı çıkıyorsa hiç inatlaşmadım. Patron ya da patronculuk oynamak yerine, çocuğu anlamaya çalışmak ve tanımak daha önemlidir ve çocukla inatlaşmak fayda yerine zarar sağlar ve otoritenizi de sarsar. Güvenli ortam ve rutin gerçekten şart.
Odalarını hiçbir zaman kalabalık yapmadım. Hep sade oldu, fazlasıyla sade hem de. Onların dikkatini bozacak ya da dağıtacak hiçbir detaya uyuyacakları odada yer vermemeye çalıştım.
Odanın hijyenine hep dikkat ettim; ısısından ışığına, sabahları odayı havalandırmaya varana kadar.
Blackout denilen siyah renkli karartma perdelerinden kullandım; odanın tarzına uygun ya da değil derdine düşmeden.
Ve duanın gücüne inanan biri olarak, birlikte dua okuyoruz. Ben naçizane bunu da tavsiye ederim.
Yazının bu bölümünde tekrar hatırlatmak istedim: Uyku rutinine bebeklik döneminde alıştıramadıysanız lütfen kaygı duymayın, ek stres yapmayın. Bu alışkanlık konusuna ben de katılıyorum ama çocuk o ya da bu nedenle bebeklik döneminden itibaren alışamadıysa da bir daha alışamayacak diye bir kaide yok.
Her çocuk farklıdır, her çocuğun “nedenleri” de farklıdır. O sebeple çocuğunuzu en iyi siz tanırsınız. Dilerim ki gerçekten bir fayda olsun ve dilerim ki uyku düzenini sağlamak adına bu yazım gerçekten yardımcı olsun diye, bunun 2 gecesini hiç uyumadan sabahlamak şartıyla, 5 gecede bu yazıyı tamamladım. Şifa olsun umarım.
Huzurlu uykular dilerim 🙂
Yoruma kapalı.