Çocuk gelişiminde televizyon etkeninin çocukları olumsuz yönde etkilediği bilinen bir gerçek elbette. Özellikle de 0-3 yaş dönemindeki çocukları televizyon karşısında sürekli bırakmak, yeterince ilgilenmemek, televizyona bakıcı görevi üstlendirmek gibi yapılan hatalar çocuklarda ilgisizliğe, anne ve diğer çevresi ile bağının kopmasına, en verimli öğrenme çağının eğitimsiz ve ilgisiz geçmesine ve otizme süreklemesine bile neden olabileceğini uzmanlar bu konu üzerinde sık sık durarak ifade ediyorlar zaten. Bu sebeple televizyonu çok az izlettirmek gerektiğini, izleteceğimiz zamanda da bebeğimizin kucağımızda olmasını gerektiğini, dış dünyayla bağının kopmasını bu şekilde önleyebileceğimizi söylüyorlar.
Güneş’le televizyon izleme konusuna değinmeden önce, onunla nasıl etkili iletişim yolu izlediğimize de değinmek istiyorum ki hangi doğrultuda neden ve ne kadar televizyon seyrettiğimizi daha iyi ifade edebilmek için.
Güneş 4 aylıkken ilk defa “baba”, 6. ayının içindeyken ilk defa bir köpek görünce “hov” demişti. Hayvanların çıkardığı sesleri (hindi, maymun, eşek, inek, kuzu, tavuk, horoz, kelebek, balık, kuş, kedi, köpek, kaplan, aslan, ayı, arı, sinek, yılan gibi) 9-10 aylıkken söyleyebiliyordu, kelime dağarcığı şükür ki iyi gelişmiş bir bebek oldu. 1 buçuk yaşından beridir de cümle kurabiliyor. Bunun en büyük sebebi elbette kucağıma aldığım ilk dakikalardan beridir sürekli kendisiyle konuşmam, ona her şeyi izah etmem, sözlü ve göz göz hizada ona dokunarak kurduğum iletişimi sürekli tutmam ve bebekler için yapılan özel kitapları 5 buçuk ayından itibaren sürekli okumamdan da kaynaklanıyor (ki, bunun yanı sıra unutulmaması gereken bir konu da her çocuğun mizacının farklı olması; kimi erken konuşur kimi geç. Kimi erken yürür, kimi geç vs. gibi. Ben, etken olabilmek adına neler yaptığıma değinmek istiyorum sadece). Mesela, “annecim ben şimdi tuvalete gidiyorum”, “masanın üzerini siliyorum”, “şimdi anneanneye gidiyoruz”, “biliyor musun birazdan bize misafirler gelecek”, “bak bu yaprak, bu domates, bu bir televizyon”, “Bunun rengi yeşil, onun rengi mavi” gibi. Birlikte yeni şarkılar türetiyoruz. Esnaflara bile selam verip, hayırlı işler, kolay gelsin diyoruz. Hal böyle olunca da Güneş artık gelene geçene yolda selam vermeye, “hayırlı işler”, “ellerine sağlık annecim”, “kolay gelsin”, “görüşürüz” demeye, birlikte 10’a kadar saymaya, Subhaneke duasını okumaya, İngilizce 12’ye kadar saymaya, 12 ayı ve haftanın 7 gününü ezberlemeye, ninnileri ve çocuk şarkılarını ezberlemeye, İstiklal Marşı’nı okumaya, çizgi film şarkılarını ezberlemeye 2 yaşına varmadan / 2 yaş civarında söylemeye başlamıştı.
Demek istediğim, elbette çocuğun mizacında da olacak ama ilgi ve eğitim konusunda anneye/bakıcıya ciddi iş düşüyor.
Şimdi gelelim televizyonu biz ne sıklıkla seyrediyoruz? Aslına bakarsanız, televizyonun ne kadar süre açık kalmasından ziyade ben, televizyon açık iken neleri izlediğine dikkat ediyorum, ondan önce kendim seyrediyorum, televizyonu bilinçli kullanmaya özen gösteriyorum.
Televizyondan YouTube’ye bağlanabildiğimiz için, YouTube kanalından “Sevimli Dostlar” yazdığımızda çok güzel bir seri karşımıza çıkıyor. İçinde hem çocuk şarkıları var, hem de öğretici farklı şarkılar. Bunun dışında vazgeçilmezimiz, benim de ikinci kızım Niloya 🙂
Niloya Güneş için bir idol oldu diyebilirim. Peki, Güneş televizyondaki bu çizgi filmler sayesinde bir şey öğrenemedi mi? Niloya ve Sevimli Dostlar sayesinde hakikaten çok şey öğreniyoruz ve benim öğretmek istediklerimi bu iki çizgi film programı her seferinde destekliyor. Mesela yumurtayı bize Niloya sevdirdi. Alfabeyi bize Sevimli Dostlar öğretiyor. Onlar kahvaltı şarkısı söylerken Güneş içeriden kahvaltı ittiyommm diye sesleniyor gibi sıralayabilirim. Bu sebeple bence; Çocuklar anne/bakıcı ile iletişimini koparmadan, sürekli ilgili davranıldıktan sonra televizyon izleyebilirler. Peki neler izleyebilirler?
- Çocuğa örnek olacak çizgi filmler. Mesela Niloya hem sevgi dolu, hem de ailesini çok seven, ailevi ilişkileri de çok kuvvetli bir çocuk.
- Çocuğun gelişimine katkı sağlayacak, grafikleri, şarkıları, renkleri ile çocuğa hitap edebilecek, “eğitici” programlar. Mesela Sevimli Dostlar, Adise Baba gibi.
- Bunların dışında da ben ayrıca, gerçeğin çok dışına çıkan, hoş sesler çıkarmayan, şiddet yanlısı ya da az çok içinde olumsuz örnek barındıran, şekillerinin neye benzediği belli bile olmayan karakterler, örnek teşkil etmeyen senaryolu çizgi filmler ve sevimli gözükmeyen hiçbir karakterli çizgi filmleri kesinlikle izletmiyorum. Zaten bize genel olarak Niloya ve Sevimli Dostlar da yetiyor diyebilirim.
Peki kim bu Niloya? 4 yaşında, karadeniz kızı, ailesiyle mutlu, tertemiz ve cıvıl cıvıl bir kız. Doğduğunda annesi adını Nil, babası da Oya koymak istemiş. Tonton dedesi de ikisini de kırmayarak bizim sevimli kahramanımıza Niloya adını vermiş. Ailesi, hayatı, merakları, öğrenmeleri, iyi niyeti, arkadaşlıkları, çözümleri, düşünceleriyle öyle iyi bir örnek ki, bazen ben bile gerçek olsa da keşke, evime davet etsem ya da Niloya’mın köyüne gitsem diye iç geçirmişliğim bile çokça var 🙂
Peki Sevimli Dostlar kim derseniz? Diğer adıyla AdiseBaba. Eğitici ve öğretici çocuk şarkılarının, klasik çocuk şarkılarının, klasik masal ve hikayelerin çocuklar için uygun bir grafik tasarım ile anlatımını sağlayan ve daha da önemlisi güvenilir (gizli mesajlar olmayan vs.) bir çocuk eğitim video kanalı.
Kısacası diyeceğim o ki; elbette çocuğunuzla yeterince iletişim kuruyorsanız ve çocuğunuza sunduğunuz programlar çocuk için uygunsa “benim doğrumca” televizyon izlenebilir. Ama tadında bırakmak ve doğru kanalları, doğru bilgileri yavrulara sunmak önemli olan.
Bunun yanı sıra da elbette çocukla özel vakit geçirmek, birlikte etkinlikler yapmak, anne baba saati ya da anne saati/baba saati yapabilmek de çok önemli. Bunlar gerçekleştiği sürece “benim doğrumca” televizyon izlenebilir.
Herkese iyi seyirler <3
instagram.com/sulealkis
info@birannetavsiyesi.com
https://www.facebook.com/BirAnneT
Yoruma kapalı.