Çocuğum kitap okumayı sevmiyor, ilgisini çekecek doğru kitabı bulamıyorum, kaç yaş itibariyle kitap okunmalı, çocuklar için dini kitapların içerikleri nasıl olmalı gibi birçok sorunun cevabını, çocuk kitapları yazarı Özkan Öze’ye sordum ve çok da güzel cevaplar aldım. Aşağıda detaylarıyla ulaşabilirsiniz.
Çocuğum kitap okumak istemiyor. Kitap okumayı nasıl alışkanlık haline getirebilir ve nasıl sevdirebilirim?
Bu benim bir çocuk kitapları yazarı olarak en sık karşılaştığım sorulardan bir tanesi. Anneler ve babalar sürekli çocuklarının kitap okumayı sevmediğinden, hatta kitaptan nefret ettiğinden şikayet ediyorlar. En büyük dertlerinden biri, çocuklarına kitap okumayı sevdirmek. Açıkçası onlara ilk olarak şunu sormak istiyorum ama kabalık olacağını düşündüğüm için soramıyorum: “Peki siz bu konuda nasılsınız? Çocuğunuzun kitaplar karşısındaki bu tutumu sizi böylesine endişelendirdiğine göre, elinizden kitap düşmüyor olmalı?”
Evet, gerçekten de anne ve babasının hemen hiç kitap okunduğunu görmeyen ve kitaba karşı mesafeli duran çocuklar olduğu gibi, kitap meraklısı aileler içinde de kitaplardan neredeyse nefret eden çocuklar olabiliyor. Burada 2 noktanın altını çizmemiz gerekiyor:
1- Bir çocuk kitaptan neden nefret eder? Hadi biraz daha yumuşatalım ve sorumuzu şöyle soralım: “Bir çocuk neden kitap sevmez?” İnsanlar herhangi bir şeye ya da kişiye karşı belli bir tavır geliştirdiklerinde, bunun çoğu zaman bir sebebi olur. Bazen bu sebep tam olarak bilinemez ama araştırıldığında bu tutumun altında yaşanmış bir tecrübenin olduğu ortaya çıkar. İyi bir tecrübe, iyi bir tavır geliştirmemize sebep olurken, kötü bir tecrübe de kötü bir tavır için zemin hazırlar. Öyleyse sorumuzu bir kez daha güncelleyelim:
“Çocuğunuzun başına kitaplarla ilgili kötü bir şey mi geldi? Neden kitaptan nefret ediyor veya neden kitap okumayı sevmiyor? Onun kitaplar konusunda böyle bir tavır geliştirmesinin sebebi ne?”
Bu son sorunun cevabı aşağı yukarı aynıdır: Anne, baba ya da okul, çocuğu istemediği, hoşlanmadığı, sıkıldığı ve bunu ifade ettiği halde dikkate alınmadığı kitapları okumak zorunda bırakmıştır.
Bir çocuğun pekâlâ bir kitaptan sıkılmaya hakkı vardır. Herkesin beğendiği, ayılıp bayıldığı çok meşhur bir kitap bile olsa bu, çocuk okurun onu beğenmeme hakkı neden olmasın? Beğenmek zorunda mı? Bu umurumuzda bile değil! Genelde tavrımız “Bu kitap senin için çok faydalı, bunu okumalısın!” Peki ama onu buna ikna etmek için bu kadarı yeterli mi? Sizce daha fazlasına ihtiyacımız yok mu?
Çocukların önlerine kitap koyarken göz önünde bulundurmamız gereken bir sürü kriter vardır: Yaşı, ilgisi, kavrayış seviyesi ve kendi talepleri bunların başında gelir. Hiçbirini dikkate almadan ona kitap dayatmanın sonucunun ne olmasını bekliyoruz? Özellikle son yıllarda okullarda adeta çılgınlık halini almış kitap okuma yarışları pek çok çocuğu canından bezdirdi. Bunu bir yazar olarak söylüyorum. Çünkü söylemek zorundayım.
Çocukların kitaplardan ilk öğrenmeleri gereken şey, kitabın eğlenceli bir şey olabileceğidir! Önce bunu ona ispat edecek kitaplar seçmeliyiz. Daha sonra edinmesi gereken kazanımlar doğrultusunda ona kitap seçebiliriz elbette. Ama önce kitabı sevdirmemiz gerek. Bu aşamayı atlarsak, kitap onun için zorunlu bir ders materyali haline gelir. Oysa o hayat boyu en iyi arkadaşı ve yoldaşı olmalıdır…
Kitap okumayı kaç yaş itibariyle alışkanlık haline getirebilirim?
Bu konuda da abartılı bir durum söz konusu. Bana mesaj gönderen bazı anneler “Çocuğum 6 aylık, 7 aylık hangi kitabınızı okuyalım?” diyorlar. Bu saçmalık! Delirdiniz mi siz? Ona ninni söyleyin, şarkı söyleyin, Kur’an okuyun. Onunla konuşun; sesinizi duysun ki sizin sesiniz bu dünyada çocuğunuzun en çok duymak istediği sestir çünkü. Bu acele niye? Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Ancak 1-2 yaşından sonra yaşına uygun bol resimli, hatta tamamen resimli kitaplarla eğlenceli vakit geçirmeye başlanabilir. (Bu arada bunları söyleyen kişinin bir çocuk gelişim uzmanı pedagog, psikolog falan olmadığını hemen belirteyim. Ben bir çocuk kitapları yazarıyım ve bunlar da benim görüşlerim. Sırf ben söyledim diye doğru olduğunu kabul etmezsiniz umarım.) Az önceki cevapta da vurguladığım gibi önce eğlence! Önce oyun! (Şule Alkış’tan not: Özkan Bey’in de kendi adına belirttiği gibi ben de kendime adıma aynı açıklamayı yaparak, naçizane görüşümü burada eklemek isterim: Bir çocuk gelişimci ya da psikolog değilim fakat çocuklarımla kitap okumak ve nasıl yol izlediğimizi belirtmek konusunda ben de bir iki açıklama yapmak isterim: Her iki çocuğumda da ben 6 aylıktan itibaren, bebek kartları ve yaşına uygun kitaplar seçerek, bebeklerimle her gün ve uzun süreli, oyun eşliğinde hep kitaplar okudum. Ama bunu deyim yerindeyse zorunluluk ya da görev bilinci ile değil, kitabı sevdirmek ve birlikte vakit geçirmek adına hep oyun eşliğinde, eğlence olarak yaptım. Bu tutumumun da açıkçası işe yaradığını düşünüyorum. Hira ve Güneş kitap okumayı sevdiler. Belki biraz karakterleri gereği, belki de kitap okumayı birlikte aktivite ve oyun eşliğinde yaptığımız için; tam olarak gerçek hangisi, bilemem fakat kitabı sevmelerinin en büyük nedeninin bu yaşlardan itibaren ve ilgi alanlarına uygun, yaşlarına uygun seçimlerle kitap okuduğumuz için gerçekleştiğini düşünüyorum ve elimde, masamda, her odada, hatta onların ulaşabilecekleri her alanda özellikle kitaplar var. Dokusunlar, oynasınlar, merak etsinler, sayfaları karıştırsınlar ve hem elimde hem de evde kendilerinin de ulaşabilecekleri alanlar da dahil birçok yerinde kitapları görsünler. Ek olarak ben de kişisel görüşümü bu noktada belirtmek isterim).
Kitaplarınız birçoğu “dini kitap” kategorisinde. Çocukların bu tür konularla tanışmaları için belli bir eşik var mı sizce?
Kitaplarımın birçoğunun “dinî kitap” kategorisine alınması elbette konuları itibarı ile doğru bir sınıflandırma. Ancak ben hiçbir zaman dinî bir kitap yazmak için yola çıkmadım. Bir hoca değilim, onlara vaaz vermiyorum. Bir din âlimi de değilim. Çocukluğunda pek çok soru ile mücadele etmek zorunda kalmış ve sorularına cevap bulma süreci oldukça uzun ve sıkıntılı geçmiş biriyim. Şimdi aynı soruları soran çocuklar var ve hep olacak. Yapmak istediğim şey, onların sorularına doğru zamanda doğru cevaplar verebilmek. Meraklarını zor ve sıkıntılı bir süreç içinde yormamak.
Mesela MERAK EDİYORUM dizisi baştan sona soru ve cevaplardan meydana gelen bir çalışmadır. ALLAH’I MERAK EDİYORUM, PEYGAMBERİ MERAK EDİYORUM, KUR’AN’I MERAK EDİYORUM, MELEKLERİ MERAK EDİYORUM, CENNETİ MERAK EDİYORUM ve KADERİ MERAK EDİYORUM isimli kitaplardan meydana gelir. Bunlar İslam dininin temel iman esaslarıdır ve hepinizin bildiği gibi 6 tanedir. Ancak dizi Allah ile ilgili sorular tek kitaba sığmadığı için 7 kitaptan meydana gelir.
Eğer ben bu sorulardan herhangi birinin, mesela “Allah’ı neden göremiyorum?” ya da “Allah nerede?” gibi bir sorunun cevabını felsefede bulabilmiş olsaydım, yazdığım kitap bir felsefe kitabı olacaktı. Ama ben sorumun cevabını İslam dininin iman esasları içinde buldum. Böyle bir soruya yeryüzünde sadece İslam dininin öğretileri içinde bir cevap bulabilirsiniz çünkü. Ne diğer dinler, ne de insan aklının ürünü felsefî bir öğreti size bunun cevabını veremez. Bunlar vahyin ışığı altında cevaplanabilecek sorulardır. Bu yüzden yazdığım kitaplar İslami kitaplar oldu. Bu önemli değil, önemli olan benim çocukların zihnindeki o soruya, onların akıllarını ve kalplerini tatmin edecek bir cevap verip vermemem önemli. On yıllık tecrübelerim ve okurlarımdan aldığım geri dönüşler, verebildiğimi gösteriyor…
MERAK EDİYORUM dizisi 9 yaş ve üzeri içindir. Ancak hem anne babalardan, hem de okul öncesi eğitimcilerinden özellikle Allah ile ilgili temel sorulara dair daha da küçükleri muhatap alan bir çalışma yapmam ısrarla istenince, en temel beş soruya (Allah nerede? , Allah’ı neden göremiyorum? , Allah kime ya da neye benzer?, Allah ne kadar büyük? , Her şeyi Allah yarattı; peki ama Allah’ı kim yarattı? Bu beş temel soru diğer soruları yumurtlayan sorulardır ve bunlara doğru cevaplar verildiği zaman diğerleri artık sorulmayacak yahut çocuklar kendi sorularına kendileri cevap verebileceklerdir.) dair bir DAHA DA KÜÇÜKLER İÇİN ALLAH’I MERAK EDİYORUM adında bir kitap daha yazdım. Bu kitabı yazmadan önce tereddütlerim vardı. Yani 5 yaşındaki, 6 yaşındaki yahut 4 yaşındaki bir çocuğa ben bu konuları nasıl anlatacaktım? Çıkış yolumu şu bakış açısı ile buldum:
Eğer bir çocuk bir soru soruyorsa yani onun zihni “Allah nerede?” gibi bir soru üretebiliyorsa, aynı zihinde, mutlaka ona dair verilecek bir cevabı anlayacak bir yer vardır. Mesele o zihne uygun cevabı verebilmektir. Bu noktadan hareketle bütün bu sorular için şu ana kadar yazılabilmiş en yeterli kitap ortaya çıktı. Bunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Peki, bu sizin çocuğunuz için uygun mu? İşte ona siz karar vereceksiniz!
Sorulara cevap verirken en çok dikkat ettiğiniz nokta nedir?
Yetişkinler pek çok farklı sebepten dolayı soru sorarlar. Çocuklar için ise merak ediyor olmaları yeterli bir sebeptir. Başka bir sebep aramazlar. Bu yüzden çocukların soruları samimi sorulardır. Burada asla doğrudan soruya odaklanmamak gerekir. Asıl keşfetmemiz gereken, ona bu soruyu sorduranın ne olduğudur. İşte o zaman onun aklını ve kalbini tatmin eden bir cevap verebiliriz. Mesela “Allah’ı neden göremiyorum?” diye soran bir çocuğa bu soruyu sorduran asıl saik, O’nu merak ediyor olmasıdır. Merak ediyor ve merakını gidermek için bildiği en kestirme yol görmek olduğu için görmek istiyor. Yani “Senin gözlerin çok küçük, Allah ise çok büyük. O yüzden göremezsin!” gibi bir cevap bir süre işe yarar gibi görünebilir ama uzun vadede hiçbir işe yaramaz. Çünkü merakını gidermez. Ona Allah hakkında merak ettiği şeyleri öğrenmek, O’nu daha iyi tanımak için görmesi gerekmediğini anlatabilirsek işte o zaman gerçek bir cevap vermiş oluruz.
Siz bunu nasıl yaptınız peki?
Yeryüzü ayetleri ile! Bu tamamen Kur ‘ani bir yöntemdir. Çünkü Allah Kur’an’da pek çok kereler gözlerimizi yeryüzündeki yaratılış eserlerine çevirmemizi emreder. Dağlara, ağaçlara, meyvelere, akarsulara, kuşlara… bakmamızı ister bizden. Bir sanatkârın eseri ile tanınması gibi Allah da bu yaradılış ayetleri ile tanırır. O’nun büyüklüğünü yıldızları tanıyarak hissedebilirsiniz mesela, çiçeklere bakarak sanatının inceliklerini fark edebilirsiniz ve bu şekilde görmeden merakımızı giderebiliriz. O nasıl bir Allah’mış; anlar ve anlatabiliriz. Yeryüzü ayetleri, dinî eğitim için asla ihmal edilemez bir argümandır. Doğadaki Son Çocuk kitabında dendiği gibi “Yaratılanlardan uzaklaştıkça Yaratandan da uzaklaşırız” çünkü…
Bu sebeple kitaplarımda bütün bu konular yeryüzü ayetlerinden örneklerle anlatılır. Gözümüzün önündeki örneklerle… DAHA DA KÜÇÜKLER İÇİN ALLAH’I MERAK EDİYORUM kitabındaki küçük Meryem’in sorularına babası her zaman bu yöntemle cevap verir… Bu kitap hakkında da oldukça iyi geri dönüşler aldım.
Peki bütün bu bilgileri ve çok daha fazlasını anlatırken nasıl bir yöntem kullanacağız. Didaktik olmamayı nasıl becereceğiz?
Bilgiyi hikâye etmek son derece kullanışlı bir yöntemdir. Ancak bu, bir hikâye anlatmak, içinde kahramanların bulunduğu giriş gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşan bir olay örgüsü kurmak demek değildir. Elbette bu da bir yöntemdir ama benim BİLGİYİ HİKÂYE ETMEKTEN kastım; bilgiyi onun aklında, hayalinde canlandırabileceği renkli bir dil ile anlatabilmektir. Bu her zaman işe yarar… İster Allah’ı, ister sinir hücrelerini ya da fotosentezi anlatıyor olun, anlatırsınız…
Sizin bir de TARIK USLU ismi ile yazdığınız popüler bilim kitapları var. Bunların dili biraz farklı hatta arada argo gibi gelen kelimeler bile kullanıyorsunuz?
Evet, bazı anneler bana bu konuda kızıyorlar ama onlar çocuklarının nelerle muhatap olduğunun pek farkında değiller aslında. Popüler bilim kitaplarının dili diğerlerine göre çok daha rahat ve eğlencelidir. Arada bir argo gibi görünen kelimeler kullandığım bile olur ama bunun bir sınırı vardır. Ve bunu bilgi akışının içine yerleştirdiğim karşılıklı diyalogları canlandırmak ve dikkat çekmek için yaparım. Metnimin yıllar önce TRT’de yayınlanan o KDV fişi reklamındaki metin gibi olmaması için. Hatırlıyor musunuz o reklamı? Hani bir çocuk bakkala gider ve “Bakkal amca, bakkal amca! Bir defter, bir kalem, bir de çikolata alacağım!” der. Bakın, böyle bir çocuk yok ve olmamalı da!
Popüler bilim dizisi ACAYİP ŞEYLER şu an için 21 kitaba ulaştı. Ve 9 yaş üzerİ yüz binlerce okuru var bu dizinin. En son kitap ŞU ACAYİP BEYİN ve ben bu kitapta nöronları miyelin kılıflarına ranvier düğümlerine kadar anlattım ve çocuklar bunu anladılar.
**Bu dizinin iki önemli özelliği var:
Birincisi, tamamen yerli bir dil ile yazılmış olmaları. Bu önemli çünkü bugün piyasada bulunan popüler bilim kitaplarının neredeyse tamamı tercümedir.
İkinci özelliği ise, tevhidi bir omurgaya sahip olmalarıdır. Bu özellikleri ile de benzersizdir diyebilirim. Evet, acayip şeyler kitapları konu edindiği yaratılış mucizelerini –yani her şeyi– onları yaratandan bağımsız olarak anlatmaz. Tesadüfen, kendi kendine, evrile devrile oluştuklarını söylemez. Onları bir yaratıcının eserleri olduğunu söyler. Ama bunu yaparken bilimsel bilgiden de ödün vermez. Çünkü buna gerek yoktur. Bilimsel bilgi, bizi Allah’ın nasıl yarattığını anlatır çünkü. Bir bakıma yaratılış ayetlerinin açıklaması, yani tefsiridir… Ve fotosentezden bahsederken Allah’tan bahsetmek, Süleymaniye Camii’nden bahsederken, Mimar Sinan’dan bahsetmek kadar da olağan ve kaçınılmazdır…
Tecrübelerim bana şunu gösterdi ki çocuklar başıboş, tesadüflerin fink attığı, sahipsiz bir kâinattan ürküyorlar. Onlara kâinatı doğuştan gelen bir imanla, iman ettikleri Allah ile birlikte anlatmak, kalplerinde çok daha büyük bir tesir bırakıyor. Bilime, kâinata olan ilgilerini artırıyor. Acayip şeyler okuduktan sonra bilim adamı olmaya karar veren binlerce çocuk var… Allah’ın kâinatını araştırmak onlara daha önce hiçbir yerde bulamadıkları ve ders kitaplarında zerresine denk gelmedikleri bir heyecan veriyor… Kâinata onun yaratıcı adı ile bakmak, bilim yapmaya asla engel değil. Hatta bir Müslüman için teşvik edici bir şey… Çünkü yaptığınız iş aynı zamanda bir ibadet! Fizik, Kimya, biyoloji ve Matematik ile uğraşmak, bu durumda bir ibadet, evet!
Bir yazar olarak, çocuklara yazan bir yazar olarak en çok dikkat ettiğiniz şey nedir?
Samimi olmak! Samimi olamazsanız, hiçbir şey olamazsınız! Bir çocuk kitapları yazarının sahip olması gereken iki büyük özellik var: Bunlardan biri EMPATİ, diğeri ise ŞEFKAT. Bu ikisi olmadan olmaz, olacağına inanmıyorum…
Yoruma kapalı.