Bilgisayar Oyunları ve Kod Öğrenme

7 yaşında bir erkek çocuk. Yazılımla ilgileniyor ve yazılıma dair ciddi seviyede ilgisi ve bilgisi var. Yine yaşına göre ileri seviyede yazılımla alakalı sonuçlar üretebiliyor. Annesi eğitimci. Çocuk yazılım bildiği için annesi bir noktadan sonra ona karışmamaya başlamış çünkü karşı koyamıyorum diyor. Bunun yanı sıra yazılımla ilgili dersler de aldırıyor, kendini geliştirmesi için destekliyor. Çocuk küçük yaşına rağmen bayağı yetişkin seviyesinde yazılım öğrenmeye hevesli. Tüm eğitim videolarını da sıkılmadan izliyor ve bilgi birikimini de arttırıyor ama bu kez çocuğun başka sıkıntıları baş gösteriyor. Annesi durumun farkında değil çünkü odaklandığı tek şey var: “Çocuğum zamana ayak uydurabilen ve şimdiden yeteneğini geliştirebilen bir birey. İleride kariyerini de yapabilecek çünkü hem ilgisi var, hem de yeteneği” düşüncesine sahip.

Bir program nasıl yüklenir, nasıl güncellenir, işletim sistemi nasıl değiştirilir, bilgisayarın rami nasıl değiştirilir, işletim sistemi ve ana kart üzerindeki ayarlar nasıl değiştirilir, arduino ile robotik rodlama nasıl yapılır, bir oyun nasıl tasarlanır, oyun yazmak için hangi programları öğrenmek gerekir, yazılımda kullanılan diller nelerdir gibi hem donanımsal hem de yazılımsal birçok bilgiye sahip. Bunları Google’den, YouTube’den izleyip forum sitelerinde gezinerek bilgilere çok rahat ulaşabiliyor. Bilgisayara oldukça hakim. Oyunların birini yüklüyor, birini kaldırıyor. Sürekli temas kurduğu tek şey bilgisayar. Bir yandan yazılım yapıyor, bir yandan oyun tasarlıyor, bir yandan oyun oynuyor, bir yandan da karşısına ne çıkarsa da merak ettiği her şeyi izliyor fakat öte yandan kontrol artık elden çıkmış durumda. Nedenine birazdan değineceğim… Uzaktan bakınca yeni çağa uyum sağlayacak zeki çocuk olarak görülüyor, çok hoş görünüyor fakat ailenin odaklandığı (ya da baş edemediği) şey yazılım ve bilgisayar öğrenme olduğu için çocuğun ciddi sorunlarının olduğunu anne fark etmiyor, kabul etmiyor. Zaten baktığınız zaman çocuk hiç etkilenmiyor gibi gözüküyor. İzlediği, oynadığı, okuduğu hiçbir şey etkilemiyor gibi gözüküyor. Henüz dışavurumu yok çünkü. Ve tekrar hatırlatayım: O henüz 7 yaşında.

Çocukta şu an için dışavurum yok dedik fakat çocuğun izlediği ve anlattığı şeyler sınıfındaki en yakın arkadaşında zuhur etmeye başlıyor, en yakın arkadaşında dışa vuruyor. *Çocukta bilgisayar kullanımı sınırsız olduğu için, aile kontrol etmediği (ya da başa çıkamadığını söylediği) için her türlü bilgiye maruz kalıyor. İzleyip öğrendiği her şeyi arkadaşına anlatmaya başlayınca bu kez arkadaşı etkilenmeye başlıyor. Mesela bir yandan yazılım öğrenirken öte yandan ölüm, cennet cehennem, şeytan, şeytanın telefon numarası, şeytanın sayısı, 666, öldükten sonra bize ne olur, nasıl ölürüz, ölürken canımız acır mı, kızların memesi gibi şeyleri araştırıyor. Bir gün arkadaşına diyor ki “canlı birine kalp masajı yaparsan ölürmüşsün”. Bu bilgiden sonra arkadaşında fobi oluşuyor ve göğüs kısmına bir şey değdiği anda çocuk kalbime bir şey olacak, öleceğim diye ciddi korkuları ve tuhaf hareketleri başlıyor. Bir yandan korkuyor, bir yandan da yaşı gereği korktuğu şeyleri anlamlandıramıyor. Yaşından çok ve yaşına uygun olmayan çok fazla bilgiye maruz kalıyor.

Bu hikayeden sonra çocuklarda teknoloji kullanımı ve robotik kodlama başta olmak üzere yazılım programlarını öğrenme konusunda denge nedir, nelere dikkat etmeliyiz, teknolojiyi doğru şekilde nasıl kullanabiliriz; onlara değinmek istedim çünkü konu teknoloji kullanımı olduğu için çocuğu desteklemenin yanı sıra bilinçli şekilde doğru bir rehberlikle yol haritası çizmek çok önemli. O halde sırayla gidelim çünkü birbirini etkileyen birçok detay var. İlk değineceğimiz detay hormonlar olsun ama konuyu dağıtmamak için çok kısa değineceğim. Daha da detayları yeni çıkacak kitabımda olacak zaten.

İlk konuğumuz oksitosin hormonu. Oksitosin tıpkı heyecan artıran dopamin ve mutluluk oluşturan serotonin gibi duygularımıza yön veren bir hormon arkadaşımız. Aynı zamanda annenin bebeğine süt verirken de salgıladığı oksitosin, annenin çocuğuna koşulsuz bağlanmasını da sağlar. Gel gelelim ki bu hormon herkeste eşit miktarda olmayabilir. Mesela bu hormon erkekte az ise terk etme duygusu oluşabilir ya da memnuniyetsizlik gösterebilir. Oksitosin o kadar güçlü bir hormondur ki, gerginlik azaltır ve sevgi uyandırır. Oksitosin yokluğunda ya da azlığında “bağlanma ve sevginin” “karşıtı” olan dopamin hormonuna bağlı ilişkiler artar. Bu da şu anlama gelir: Zevk ve ödül sistemiyle çalışan, heyecan aranan, bağımlılıkla eşdeğer fakat duygusal olarak tahammülü zor ilişkiler artar. Dopamine dayalı ilişkilerde kişi tıpkı sigara bağımlılığı gibi, tatlı krizine girmek gibi zararına rağmen kısa süreli haz peşinde olacağı ilişkilerde bulur kendini. İŞTE BİZİ İLGİLENDİREN KISIM DA BURASI. BAĞIMLILIK SAĞLAMASI VE DİJİTAL DÜNYA, ALGI YÖNETİMİ, AKIMLAR… Oksitosinden bahsederken gıdalara değinmeyeceğiz, konumuz teknoloji olduğu için. Şimdilik anne çocuk arasındaki ilişkiyi konuşacağız. Çocukla doğru temas, varlığını görme, sevgiyi hissettirme, ilk yedi yaşına kadar koşulsuz sevilme çok önemli olduğu gibi oksitosin açısından da önemlidir çünkü çocuğun beyni, bunun yanı sıra da duygularının doyurulması önemlidir. Çocuğun zeka gelişimini de, tüm dünya ile etkili iletişim kurabilmesi için de sevgiyi ve teması hissedip yaşaması en önemli noktalardan bir tanesidir.

Çocuk ağladığında ya da bir şeyler yedirmek istediğimizde ya da vakit geçirmesi için onunla temas kurmak yerine hemen telefonu eline vererek aslında ilk zemini biz kendimiz hazırlıyoruz. Böyle bir alternatif aslında hiçbir şekilde çocuğa sunulmamalı, özellikle de ilk üç yıl. Büyük kızım Güneş 6 yaşına gelene kadar bilgisayarla hiç tanışmadı. Televizyon ise her zaman çok kısıtlıydı. Bu tutumu fazla bulanlar da oluyor fakat sıfırdan başlasam, yine aynı şekilde davranırdım çünkü 6 yaşından önce tablet ya da bilgisayarların çocuğa hiçbir faydası yok. Bilhassa çizgi film karakterleri fazla izlenildiğinde beynin karar verme, muhakeme, planlama yapma gibi görevleri olan prefrontal korteksi fazlasıyla etkiliyor. Ayrıca şiddete eğilim, öfke kontrolü durumları da tetikliyor.

“Çocuk arkadaşlarından geri mi kalsın?” deniliyor bir de. Prenseslerin elbise yarışını izlemekten geri kalsa ne olur, kalmasa ne olur. Kaldı ki çocuğa teknoloji kullanımında otorite sağlanılsa bile dahi, asla izlemesini istemeyeceğiniz videolar çocuğun karşısına otomatik olarak çıkacaktır ve bunu engelleyemezsiniz. Çocuk çok kolay keşfedecektir.

Okulda bilgisayar kullanımıyla birlikte Güneş mouse ile tanıştı. Hiç de geri kalmadı. Teknolojik aletler IQ ve algısı en düşük insana göre dizayn edildiği için, çocukların da bunları öğrenmesi çok zor bir şey değil. Çok çabuk yetişebildikleri gibi çok çabuk adapte olurlar.

İlle de izleteceğim diyorsanız da çocuğun yaşı X 10 dakika kadar izletin. Yani çocuk 6 yaşındaysa, günlük ekran izleme süresi 60 dakika olsun. Tabi 60 dakikayı doldurduğunda oynadığı oyun bitmemişse, oyunu bitirmesi için süre tanıyın. Kararlı, net davranış çok önemlidir bu noktada çünkü çocuk ebeveynini deneyecektir. Hatta bu konuda ısrarcı bile olabilir. O nedenle böyle bir durumda kızgınlık ya da tam tersi olarak pes etme gibi bir durum sergilemek yerine net bir ifadeyle çocuğa yaklaşmak önemlidir.

Evet, teknolojiyi dengeli kullanmak lazım fakat benim için denge demek 3 yaşındaki bir çocuğun elinde tablet, günlük 30 dakika izlemesi değil. Benim için denge; öğretici videolar veya robotik kodlamayı geliştirici oyunlar, dil öğretici aktivitelerdir fakat burada da denge şaşılıyor. O nedenle yazıyı daha detaylı ele almak istedim çünkü yanlış anlaşılıyor… Oyuncaklara dokunmak veya birlikte oyun oynamak çok daha kıymetli ve çocuk için çok daha geliştirici. Ayrıca asıl ihtiyacı olan da bu. Öte yandan vakit geçirmek var, vakit geçirmek var. Çocukla kaç dakika vakit geçirdiğinize değil, nasıl vakit geçirdiğinize odaklanın.

Peki, niçin çocuk zamanla oyun bağımlısı olur?

Bir çocuğa bilgisayar ya da telefon gibi teknolojik aletler sunulduğunda eğer kontrol çocuğa bırakılırsa, çocuk gününün 10 saati kadarını bile bilgisayar başında geçirebilir çünkü oyunlar ile beynin hedonist, yani hazcı tarafı dijital hazzı tadar. Beynin ödül mekanizmalarından biri olan dopamin de oyunda her level atladığında çocuğa tekrar tekrar salgılanır. Çocuk böylece de ödül bağımlısı olur ve neredeyse hiçbir şey oyunun sağlattığı dopamini, dolayısıyla da hazzı çocuğa yaşatamaz… İşte serotonin ve dopamine az önce değinmemin nedeni de buydu. İşte çocuğa sevgi diliyle yaklaşmak, çocuğun varlığını görmek, onunla birlikte vakit geçirmek ve çocuğa teknolojiyi erken yaşlarda sunmamak işin bu tarafından bakıldığında da ciddi önem taşır.

Sosyal medyada aktif olmama rağmen çocuklarım hiçbir şekilde telefon, tablet, bilgisayar bilmedi. Sosyal medyadan hele hiç haberdar değillerdi. Güneş’e ta hamileyken tableti evden kaldırdım. Zaten kendi telefonumda hiçbir şekilde oyun yok. Pandemiden sonra online eğitim ile teknolojiyle tanıştırdım ki o da artık mecbur bırakıldığımız için. YouTube bile bilmediler. Çünkü her şeyden önce ben kendim oyun oynamıyor ya da video izlemiyorum. Hatta 20 yıldan daha uzun bir süredir televizyon ve dizi izlemiyorum. Televizyon yerine elimde ve etrafta kitap görüyorlar. Telefon “en basit şekliyle” dizayn edildiği için onları öğrenmeleri için kursa gitmelerine gerek yok. Zamanla zaten çözüyorlar. O yüzden küçücük çocuklar teknolojik aletleri kullanırken “aaa bak nasıl biliyor”, “kız ben daha bilmiyorum o özelliği”, “maşallah ne kadar da zeki” diye şaşırıyoruz ya, bu kesinlikle şaşılacak bir özellik değil. Lütfen çocuklar kâğıdı, kalemi, KİTABI tanısın. Evcilik nedir bilsin oynasın, hatta birlikte oynayın. Çamura, toprağa dokunsun. Doğa o kadar kıymetli bir öğretici ki.

İkinci çözüm ise dijital oyunlar yerine başka kaynaklar bulmak. Çocuğun yaşına uygun, dışarıda uygulanan aktivitelerden oyunlar oluşturmak, çevresini şekillendirmek ve uygun arkadaşlarla bir araya gelmelerini sağlamak, mümkün olduğunca doğanın içinde bulundurmak, hatta oyunlarına bizler de katılıp onlarla birlikte aktif olarak birlikte vakit geçirmek. Mesela bahçecilik işleri yapmak, ekim dikim yapmak, nakış yapmak, arkadaş oyunları da çocuğun fiziksel dünyayla temasını arttıyor. İşte hem süre kısıtlaması, hem de birlikte haz alacağı etkileşimli vakit geçirme ile çocuklar tekrar zevk almaya başlıyorlar. Aksi takdirde çocuk ne denize girmekten zevk alıyor, ne de doğada gezmekten çünkü ona en çok dopamini veren oyunlar oluyor… O nedenle çocukları dijital oyunlarla tanıştırmayın. Tanıştıysa da şayet, süre kısıtlaması koyun ve eğleneceği aktivitelerde bulunun. Ancak böylelikle kontrolü elimize almış oluruz. Doğal oyunlarla, aktivitelerle dopamin salgılamasını sağlayabiliriz.

Ebeveynler fiziksel dünyada çocuklarının ortamlarını, gittikleri yerleri, güvenliklerini, hatta kiminle arkadaşlık ettiğini bile araştırıp kontrol sağlamak isterken, dijital ortamda aynı güven duygusunu maalesef yaşamıyorlar. Oysaki çocuk bedenen evinde ve güvende gözükürken, zihnen ve ruhen ne kadar güvende; ne kadar farkında? Dijital evren koca bir tarladır. Bedenen yanında olabilir ama zihnen ne durumda? Arkadaş seçimlerinde dikkatli davranmasını istiyoruz ve gerekirse müdahale edip arkadaş seçimine dâhil bile olur iken dijital ortamına ne kadar dikkat ediyoruz? Dijital ortamda illa biriyle muhabbet etmesine de gerek yok üstelik. Teknolojik ortamın efendisi, yani yapay zekâyı ne kadar tanıyorsunuz? Kimseyle konuşmasa bile yapay zekâ onları, çocuklarımızı izliyor…

O nedenle ailelere, eğitimcilere ve yöneticilere dijital dünyaya çocukların hazırlanması ve bilgilenmesi için çok iş düşüyor fakat gördüğümüz o ki; bizlerde de malesef bilinç yok bu konuda… Halbuki hiç kuşku yok ki çocukları dijital zekâ konusunda eğitmek ve teknolojiyi doğru kullanmak bizler için hayati önem taşıyor.

Dijital bağımlılık çocuklarımızın ve dolayısıyla dünyanın geleceği üzerine ciddi bir tuzaktır ve küçücük çocuklardan bu farkındalığı beklemek büyük bir saçmalıktır. Biz aileler daha anlayamamışken üstelik….

Mesela özellikle de 10 yaş üstü çocuklarımızın ilgi duyduğu ve hedef olduğu yeni bir kaım olan k-pop ve başka yeni bir akım olan AKIŞKAN CİNSİYET kavramından haberdar mıyız? Konu teknoloji olunca bir kitap bile yazabilecek kadar detaya inebilirim fakat kısaca değinmeye çalışıyorum çünkü konu uzun. Bu kavramları da lütfen inceliyiniz.

“K-Pop” grupları 12-18 yaş arası kitlede çoktan bir alt kültür oluşturmuş durumdalar… Tüm bunların amaçlarını ve neden bu yaş çocukları hedef aldıklarını anlayabilmemiz için ergenlik dönemini iyi anlamamız gerekiyor. En kilit noktalardan bir tanesi de bu yaş döneminde çocuklar kimlik arayışına girerler ve ilgi duydukları kişilerle aralarında derin bir bağ kurarlar. Biz onların tüm ilgisini, sevgisini kendi dünyamızda oluşturmaz ve auramızda muhafaza etmezsek, işte bu sefer k-pop’lar ve çok daha fazlası çocuğunuza der ki “gelin benimle bağ kurun. Ben sizin kimliğinize bir rehberim ve beni çok seveceksiniz. O yüzden ergenlik dönemindeki çocuklarla iletişim kurmak, eleştirmek ve yalnızlaştırmak yerine ilgi, sevgi, İLETİŞİM çok önemlidir. Bir o kadar önem taşıyan şey ise onları anlamak ve kazanmaya çalışmaktır.

Ergenlik dönemi ikincil level gibidir. Çocukluk döneminden ergenlik dönemine kadar geçen süre çocukla ilişkiniz harika olabilir fakat ergenlikte domino taşı gibi her şey tam tersine dönebilir. Aynı şekilde; çocukluk dönemi kötü geçti ise ilişkiniz, ergenlik dönemi bir fırsat olabilir.

Yeterince görülmemiş ve sürekli eleştirilmiş, dokunsal temas ve sevgi açısından da hele doyurulmamışsa; sosyal medyada beğeninin arttığını gördükçe, oyunlarda ödül sistemi ile dijital hazdan lezzetlendikçe buradan çıkamayacaktır. Hep diyorum ki konuşun, oynayın, dokunun, sevin, gözlerinin içine bakın, DOĞAYA ÇIKIN.

Çocukların kazanması gereken 8 adet dijital yetenek var. Yazı daha da uzamasın diye şimdilik isim olarak yazıyorum. Ben yeni bir blog yazısı yazana kadar lütfen bu yetenekleri araştırıp üzerinde hem düşünün, hem idrak edin, hem de uygulayın. Bunu yürekten dilerim. Bir söz okumuştum; aynen de öyle: “TEKNOLOJİNİN HÜKMETTİĞİ DEĞİL, TEKNOLOJİYE HÜKMEDEN ÇOCUKLAR YETİŞTİREBİLMEMİZ ŞART”.

Artık ilgisizlikten ve dopamine bağlı oyun bağımlılığından dolayı bir noktadan sonra interneti kesmek istediğinizde ya da sınır koymak istediğinizde bu kez çocuklarda mutsuzluk ve tepkinin yanı sıra depresyon benzeri davranışlar da görülebiliyor. Yukarıda da değindiğim gibi, teknolojinin sağladığı dopaminin çocuğa salgılattığı hazzı kolay kolay başka bir şeyle doldurmak zordur. O nedenle en doğrusu en baştan tanıştırmamaktır fakat tanıştı ise artık çok geç değildir elbette, yalnızca biraz daha zor olacağı için iyi bir ekip çalışması, anlayış, gayret gereklidir. Hatta daha ilerisi söz konusu ise mutlaka bir uzmandan destek alınmalıdır.

İşte şimdi yazının başında bahsettiğim bir çocuğun hikayesi vardı hani; bilgisayarı bilinçsizce kullanmasına müsaade eden bir ebeveynin kendi çocuğuna yaptığı büyük bilinçsizlik. İşte biz bilinci burada da karşımıza çıkıyor çünkü bir anne babanın bilinçsiz yaklaşımı sadece kendi çocuğuna zararı olmuyor. Aynı zamanda o çocuğun en yakın arkadaşının hayatına, zihnine, psikolojisine zarar verebiliyor. Çünkü hepimiz birbirimizden bir şekilde etkileniyoruz ve bir şekilde hepimiz birbirimize bağlıyız işte böyle. Çocuklarımızı elimizden geldiğince iyi yetiştirmeye ve bilinçlendirmey çabalamazsak her birimizin hayatına her birimiz tıpkı virüsün bulaşıcılığı gibi değmeye devam edecektir.

Doğanın öğreticiliğine bırakın lütfen kendinizi. Yeşili tanıyın. Yeşili görün. Yeşile dokunun. Biliyorum, artık doğa bozulduğu için o kıymetliye ulaşmak her zaman kolay değil fakat en azından bir saksıya çiçek ekilebilir. İnanın bana; o saksıda bilim de var, ilim de var, hayat da var, öğretmen de var.

Çocuklar dijital evrenle çok fazla haşır neşir oldukları için kendi sorumluluklarını da öğrenemiyorlar. Çocuğun kaba motor becerileri bile gelişmiş değil. Kendi öz bakım ihtiyaçlarını bile karşılayamıyorlar. Maalesef yaşı uygun olmasına rağmen çoğu çocuk kendi çantasını bile toplayamıyor. Üzülerek söylüyorum ki çoğu anne hala çocuğunun ayakkabısını kendi bağlıyor…

BEN ÇOCUĞA ROBOTİK KODLAMA ÖĞRETİN DERKEN OYUNLARI BİLİNÇSİZCE VE ZAMANSIZCA OYNASINLAR DEMİYORUM. Robotik kodlama anlatan ve oyunla çocuğa eğlence sunan kitaplar var bir sürü. Lütfen onları araştırın.

Belli bir yaştan sonra da kontrollü bir şekilde belli başla bazı oyunlar oynayabilirler ama “belli başlı” ve “kontrollü”. Çocuk, sınır bilmeli…

12 yaştan önce çocuklar soyut kavramları bilemezler, algılayamazlar ve onların dünyaları hep somuttur. Oysaki internette çocuklar ölümü, şeytanı, memeyi ve çok daha fazlasını araştırıyorlar. Anlamlandıramıyorlar ve fazla bilgiden karmaşa yaşıyorlar. Faydaya çevirmek varken teknolojiyi, dijital toksinle doluyorlar…

Annesine sorsan “kodlama, yapay zeka öğreniyor ve çok ilgisi var. Başka yöne yönlendirsem çok mutsuz olacak ve ben de o yüzden destek oluyorum” diyor. Hayır efendim, sen destek olmuyorsun. Sen sadece deyim yerindeyse başa çıkamıyorsun ve alternatif sunmuyorsun. Çünkü üzgünüm ama bilinçli değilsin, farkında değilsin. Oynadığı oyunların çoğundan haberdar bile değilsin. Hatta neler izliyor, nelere bakıyor; ondan bile bihabersin. Kontrolsüz bir şekilde asla bilgisayarın önüne konu olmamalı ve hele o internet kesinlikle açık olmamalı.Yazılım öğrenmeli fakat internette değil ve öğretmen ile, öğretici kitaplar ile öğrenmeli. Sonrasında kademe kademe bilgisayara geçilmeli ki burada sonrasından kastımız küçücük çocuklar değil! Takıldığı yerde interneti kullanarak öğrenmesi gerekiyorsa bunu birlikte yapmanız gerekli. Hatta bundan öncesinde eline kağıdı kalemi alarak öğrenmeli. Şimdiki geldiğimiz durumda ise bilhassa erkek çocukları kalem tutmayı bile sevmiyor. Analog hiçbir şeye hakim değiller. Robot gibi bilgisayarın başına koy saatlerce uğraşsın. Bu değil arkadaşım, lütfen; teknolojiyi kullanmak ve çocuğu desteklemek bu değil…

İnsanlar yazılım deyince “çocuğum oyun tasarlamak istiyor, biz de bilgisayar aldık, oh ne güzel; çocuk çağa uyum sağlıyor” diyor. Çoğu çocuğun şimdiki hayali şeytan oyunu tasarlamak. Evet, aynen bunu söyleyen çocular var. Yazılım deyince oyun geliyor herkesin aklına. Minecraft, Among us, Roblox, Hello Neighbor, Brawl Stars. Al birini vur ötekine. Çocukların beyni dönüştürülüyor. Dijital dönüştürülüyoruz.

Akıllı mantıklı oyunları oynamak istemiyorlar, sıkılıyorlar. Çocuklar hırs manyağı olmuş. Eğer bu zamana kadar oynadıysa ve böyle seviyorsa şayet, yavaş yavaş kademeli olarak azaltın, birden uzaklaştırmayın.

İnternet ile bu yaştaki çocuklar baş başa bırakılamaz.
Yazılım öğrenmek istiyorsa önce kitaplarla başlamalı.
Oyunlar üzerinden yazılım öğrenilmez…

Bunlar net kurallardır.

Teknolojide başı çeken Japonya’ya şimdi herkes hayran! Ama en mutsuzlardan ve intihar yaşının 7’yi bulduğu bir yerden bahsediyoruz… Çünkü her şey elektriğin evreninde ve onun kölesiyiz.

Geleceğimiz hepimizin elinde. Sadece benim ya da sadece senin çabanla çok çok zor. Tutuşalım el ele, çözüm bulalım canım anne. Seni de, evladını da sevgimle kucaklarım.

Yoruma kapalı.

MENÜ