Son zamanlarda öyle bir aydınlandım ki “bağırsaklarımız” konusunda; ressmen dünyaya, hayata, yaşama, düşüncelerimize, hobilerimize, fobilerimize, kararlarımıza, kilolu olup olmamamıza; her şeye karşı bakış açım değişti… Meğer beynimizle değil, bağırsağımızla düşünüyormuşuz, biliyor musunuz? Yukarıda bahsettiğim tüm bu döngüleri sağlayan faktörler psikolojimiz, yaşadıklarımız, beynimiz ve sağlığımızın yanı sıra bağırsaklarımızın da etkisiyle şekilleniyormuş meğer. O yüzden de ne yediğimiz, ne içtiğimiz, kendi doğum şeklimizin nasıl olduğu, temizlikle alakamız; her şeyin kaderin çizgisinde rolü varmış 🙂
Bağırsağının Farkında mısın?
Nusret Kaya omurilik ve bağırsağın öneminden zaten sıklıkla bahsediyordu. Konunun psikolojik ve felsefik tarafını sayesinde yeterince sindirdim ve anlamıştım. Şimdi de, Giulia Enders’ın yazdığı Büyüleyici Bağırsak kitabı ile bağırsakların tıp açısından da ne kadar farklı bir yerde olduğunu, aslında düşüncelerimizin bile bağırsaklarımızla şekillendiğini öğrendim. Giulia Enders, tıp okuyan 90 doğumlu bir Alman. Kitabı ele alışı, anlatışı, mizahı o kadar sürükleyici ve hayretler içerisinde bırakıcı ki, sanırım temizlik takıntılarımdan kurtulmamı sağlayan, beynimi ikna eden en büyük etken de bu kitap oldu. Mesela, bazı bakteriler ağrı kesici özelliği taşırmış. Bazı bakteriler bizi depresyona sokarken, bazıları da mutlu olmamızı sağlarmış. Kimi bakteriler acıkmamızı istermiş, hormonlarımızı ona göre çalıştırtıp beyne “açım” sinyali verdirtirmiş ki şeker, tatlı yiyerek onu besleyelim. Bazıları çok yararlı bakterilermiş. Normal doğumla doğan bebeklerin anneden yuttuğu (lactobasil) probiyotik bakteriler sayesinde, bebeklerin bağırsaklarına ilk bakteriler yerleşir ve senin karakterini bile etkileyecek düzeyde fayda sağlarlarmış. Kitapta daha neler yok ki. Mesela tükürüğümüz aslında alyuvarlardan arındırılmış kanımız. İçeriğinde biraz da kalsiyum varmış. Diş fırçalamanın vakti, ne zaman daha etkili olacağı da yazıyor. Almanların neden bizlere göre daha serin durdukları da ☺ Klozet tuvaletin zararları, çömelerek tuvaletimizi yapmanın müthiş faydaları da var. Ağız kokunuzun sebebi bademciklerinizde kendiliğinden oluşmuş ve temizlenilmesi gereken taşlar olabilirmiş. GAPS diyetinde de anlatılanlara göre, yine yediğimiz içtiğimizden, bağırsakları nasıl beslediğimizle alakalı olarak şizofreni, depresyon, otizm gibi psikolojik rahatsızlıklardan bile kurtulabiliyormuşuz ki bu, imkansız olarak bilinirdi… Ne yersek aslında evet, oyuz. İçimizde yaşayan bir dünya daha var. Bizlere katkı sağlayan, bizleri şekillendiren, yardımcı olan bir dünya. O dünyaya iyi bakmak, bağırsağımızı iyi korumamız lazım. Ben artık bağırsağımı daha çok seviyorum ☺ Çünkü çok daha iyi bir saygı ve sevgiyi hak ediyormuş bağırsaklar. Hem Nusret Kaya, Hem Giulia Enders, Hem de Gaps Diyeti artık beni ikna etti ve anladım ki, aslında her şey yediklerimizle başlıyor. İşin görünen tarafında da görünmeyen tarafında da felsefi tarafında da zihin tarafında da birinci rol bağırsakta imiş. Bu konuyu daha da araştırmanızı tavsiye ediyorum. Bağırsağınızı sevin, Sevgiler
Not: Ayrıca, psikoloji ve bağırsak ilişkisiyle ilgili makaleye bu linkten ulaşabilirsiniz. Yakın zamanda GAPS Diyetinden de bahsedeceğim.
Yoruma kapalı.