Anneler Dışarı

Seçimlerimizi ve psikolojimizi etkileyen en büyük şey; hissettiklerimiz ve paradigmalarımızdır. Mesela şimdi desem ki “haydi pilates yapalım!”; eminim birçok arkadaşım da benim gibi “haydi!” der. Fakat desem ki “haydi anneler, çocuklarımızı alıp, dışarıya çıkalım!”; bu kez de birçok arkadaşım geri çekilir. Aslında pilates yaparken harcayacağımız enerji ile dışarıda vakit geçirirken yakacağımız kalori birbirine çok yakındır. Burada seçimimizi etkileyen şey bakış açımız ve hislerimizdir. Çocuklarla veya vakitsizlikten dolayı gidilemeyen spora bu şekilde gitmiş sayılır, sosyal hayattan kopmamış olur ve kendimizi de daha iyi hissederiz. Hep söylüyorum; sosyal hayat ve dışarı çıkmak bir ihtiyaç olmuş olmasaydı, cezaevi diye bir sistem de olmazdı. Nitekim annelerin hayattan, sosyal ortamlardan, hava almaktan kopmamaları işte bu derece önemli benim gözümde.

Geçen sene dışarı çıkarken, Hira o zamanlar yürüyemiyordu ve ek gıdalara yeni başlamıştım. O yüzden toplu taşıma araçlarından çok, Careem tercih ediyordum. Careem’in güler yüzlü ekibi, anında ulaşılabilir müşteri hizmetleri ve dakik olması beni her seferinde memnun bırakmıştır. O yüzden de ulaşım sorununu çok yüksek ihtimalle Careem ile çözüyordum. Yiyecek konusunda ise şöyle bir çözüm bulmuştum:

Henüz ek gıdalara yeni geçiş yaptığı için, Hira hem anne sütü alıyordu, hem de artık yemek yemeye başlamıştı. Yemeklerimi tencere henüz fokur fokur kaynarken küçük kavanozlara alıyor, kavanozların ağzını sımsıkı kapatıyor, ters çevirip soğumaya bırakıyor, sonrasında da buzdolabına koyuyordum. Fakat bu yaptığım yemeklerin içerisinde et ürünleri yok ise konserve haline getiriyordum. Bunları da o hafta veyahut ortalama iki hafta içinde tükettiriyordum. Et ürünlerini de tupperware kaplarının içerisinde tutuyordum. Sonra da tüm yiyecekleri, memlekettengelsin’den yiyecek alırken bana gelen, ısıyı muhafaza eden uzay paketlerinin içerisine, içine buz torbaları koyarak yanıma alıyordum. Böylece çocuk da hem evdeki yemeklerimden sağlıkla besleniyordu, hem de açık havada oluyordu. Uyuyacağı zaman da ana kucağımda uyutuyordum. Böylece çocuğun yüzü hem bana dönük, hem tenimin sıcaklığında, hem rahatça emerek, hem de kalbimin sesi ile uyuyordu. Üstelik hareket halinde ve açık havada olduğu için de daha rahat ve daha uzun uyuyordu. Burada da önemli olan şey ana kucağının kalitesi. Çünkü ergonomik bir kanguru kullanıyorsanız, bebeğiniz için hiç telaşlanmayın; rahatça uyuyacaktır. Ana kucağındaki pozisyon, bebeğiniz için en uygun pozisyon olacaktır.

Bazen de bu şekilde yürüyüş yolunda yürüyor, bir yandan bebeğimi uyutuyor, bir yandan da açık havayı solurken, öte yandan da kitabımı okuyordum. Yine bu şekilde hem kendim için hem de bebeğim için sağlıklı bir çözüm bulmuş oluyordum.

Ana kucağında ise tercihim ZoenkaBaby oluyor. Hira 1 yaşına gelene kadar Sevi Bebe’nin ana kucağını kullandım ve memnundum fakat 1 yaşından sonra Sevi Bebe’nin ana kucağı çocuk için küçük gelmeye başlamıştı. Bunun üzerine de ZoenkaBaby’yi denedim. ZoeankaBaby’nin “Jakarlı kumaştan” yapılan ana kucakları ennnn rahat ettiğimiz ana kucağı oldu. Üstelik öyle bir sistemde yapmışlar ki, bu kanguru ile bebeğiniz yenidoğandan başlayıp, 4 yaşına kadar kullanabilir. Şimdi gittiğim her yere muhakkak ana kucağımı da alıyorum. YouTube kanalım Şule Alkış’ta “Ergonomik Ana Kucağı Özellikleri Nelerdir? | ZoenkaBaby” videomdan ve “Ergonomik Kanguru Nasıl Kullanılır? | Zoenka Baby” videomdan detaylıca kanguru kullanımı hakkında bilgi alabilirsiniz.

Ana kucağı olayını da çözdük. Sıra geldi bebek arabasına. Bu konuyu daha da detaylı anlatacağım çünkü bebek arabamın da üstüne tanımıyorum. O yüzden daha geniş, daha kapsamlı anlatmam gerekecek fakat kısaca bilgi vermem gerekirse; araştıra araştıra en doğru bebek arabasına ulaşmam lazımdı. Çünkü ben iki çocuklu idim. Çünkü o zamanlar oturduğum ev asansörsüz ve dördüncü kattı. Çünkü bebeğimin bir tanesini merdivenlerden kucağımda indirip çıkarıyordum. Çünkü abartısız 15 kg ağırlığında bir çantam da vardı. Çünkü İstanbul sokakları ve kaldırımları çok zordu. Çünkü daha önce Güneş için alıp kullandığım bebek arabamdan o kadar şikayetçiydim ki, doğru ürünü artık bulmam ve rahat etmem gerekiyordu. En sonunda da OperaIstanbul’da bulduğum GB Pockit Plus bebek arabasını almaya karar vermiştim. Kendim için de bebeğim için de yaptığım en iyi seçimlerden biri olmuştu. Hira daha da küçük olsaydı, arkası tam yatan modelini seçerdim fakat Hira için arkası yarım yatan modeli benim için ideal bir seçimdi. Benim için şu an en önemli olan katlanınca 38 cm olması ve toplam ağırlığının sadece 4900 gr olmasıydı. Ürüne bu linkten ulaşabilirsiniz. Tam yatan modelleri de var ve tek elle bile sürülebiliyor.

Bebek arabasını da çözmüştük ama sırada Güneş’in yorulmaları vardı 🙂 Onu da ikinci çocuk basamağı ile halletmiştim artık. Artık çocuklar da ben de çoook rahat yolculuklar yapabilecektim. Lascal ikinci çocuk basamağı, her bebek arabasına takılabilen, çocuğun ister ayakta isterse de oturarak gidebileceği bir icattı. Müthişti. Bu ürüne de mutlaka bu linkten bakın derim.

Peki bu sene nasıl geziyorum? Bu sene artık Hira bir buçuk yaş civarlarında. Dolayısıyla ve açıkçası konserve yemek yapmak zorunluluğunda hissetmiyorum kendimi. Hiçbir zaman mama vermedim, abur cuburun tadını her ikisi de neredeyse hiç bilmezler (elbette yedikleri de oluyor maalesef ama çok nadir, çok az), ya evden yine yanıma alıp gidiyorum ya da dışarıda da ev yemeklerinden yediriyorum.

Ayrıca kendime vakit ayırmayı seviyorum, çocukların nazlı yetişmesini istemiyorum ve dışarıda da vakit geçirmelerini doğru buluyorum. Diyeceksiniz ki hiç mi mızmızlık yapmıyorlar? Çocuk bunlar, yapmaz olurlar mı? Geçenlerde gittiğim bir davette Hira sadece külotlu çorapla kaldı mesela. O uyumlu çocuğa bir şey oldu, kızımı tanıyamadım. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da üstündekileri çıkarmak istiyor. Yapıyorlar. Yapacaklar da. Ama çocuktur bu. Bu çok sık olmuyor fakat nadir de yaşasam, sonuç itibariyle yaşanıyor. Konforlarını sağladığıma emin olduktan sonra, uykularını aldıktan sonra, karınları tok olduktan sonra, üşütmediklerinden ya da terlemediklerinden sonra; kısacası tüm tedbirleri aldıktan sonra her şey daha kolay. Ayrıca bu sene Hira daha da büyüdüğü için bu kez daha sık olarak toplu taşıma araçları da kullanıyorum. İnsan ilişkilerini de böylece deneyimliyorlar. Onlara araçların isimlerini, yer altından ya da asfalttan gittiklerini, çalışma sistemleri ve mekanizmalarını Hira’ya da Güneş’e de anlatıyorum. Yolda “işaret dili oynamaca” oyunu oynuyoruz. Araçlarda “geometrik şekil bulmaca” oyunu oynuyoruz. Bol bol sohbet ediyoruz. Bir yerde müzik duysak üçümüz birden oynuyoruz. Bazen simitçiden simit, dondurmacıdan dondurma alıyoruz. Taksim’de de yürüyoruz, sahilde de, yürüyüş yolunda da, ormanda da; o yüzden her yerde bize denk gelebilirsiniz. Çocuk benim için engel değil.

Diyeceğim o ki sevgili anneler; elalem ne der diye düşünmeyin. Eminim bana da konuşan oluyordur da. Fakat siz iyi de yapsanız, kötü de yapsanız mutlaka birileri sizin için bir şeyler diyecektir. Kendinizi başkaları ne der, ne düşünür diye kısıtlamayın. Hayatınızı başkalarının sözlerine göre yaşamayın. Bir deneyin siz de, belki çocuklar alışana kadar sizi zorlarlar ama sonrasında da onlar da alışırlar. Ben hep diyorum; bir gün yine birlikte #AnnelerDışarı desek, sen de gelir misin? <3

Kucaklıyorum.

Yoruma kapalı.

MENÜ